27 Aralık 2025

KIRMIZI GÜLLER

Amasya'nın neyi güzel? sorusuna cevap olarak ''İstanbul'a dönüşü'' diyebilirim. 
Yıllar önce Ankara için de Yahya Kemal söylemişti.
Tabii doğduğum toprakları inkâr edecek değilim, bilenler bilir; sıkı bir Amasya sevdalısıyım.
Ancak ''seni uzaklardan sevmek aşkların en güzeli'' prensibine bağlı kalarak.
Yoksa koyun koyuna yaşamak bana göre değil.
Çünkü büyük aşkım İstanbul'un özgürlük alanı okyanuslar kadar engin, Amasya'nınki ise yeryüzü cennneti Boraboy'la sınırlı.
Gel de tercihini yap!
Tabi ki Kostantinopolis, dünya başkenti.
Ayrıca gözlerden ırak gerçek aşkı yaşayabilmek için özellikle Boğaz'da nice koy var.
Bir de Prens Adaları, eşsiz güzellikler...
Kalpazankaya'da güneşi batır, Heybeli'de mehtaba çık...
Kimsenin ruhu duymaz; sadece elinde sevgilinin eli, gözlerinde gözleri...
Tenler yakınlaşmış, yüreklerde çarpıntı...
Ferhat dele dursun dağları...
Şirin'e duyduğu aşkın şiddeti benim hayatımda, İstanbul'da.

Evet, iyi ki bu memlekette yaşıyorum.
Küçük kentler bana göre değil.
Dedikodu çemberi boğar özgürlük sevgimi, atılan güller taş olur, yaralar
yüreğimi...
Zaten yorgun ve kırılganım...
Yarınlara endişeyle bakmaktayım, bir kuple iyimser, bir kuple kötümser...
Ortaya karışık durumlarıyla martılar eşliğinde İstanbul semalarında dolaşmaktayım.
Elbette yalnız değilim, Aşiyan'da Orhan Veli, Adalar'da Sait Faik ile Hüseyin Rahmi yoldaşlarımdır...
Çoğunlukla aşkı konuşuruz Yelkovan kuşlarının gölgesinde...
Bebek'ten bir motor kalkar, istikamet Karadeniz, dalgalar köpük köpük...
Bir dost ayrılır aramızdan sessiz sedasız...
Adı: Nazım Hikmet. 

Evet, Anadolu kıymetlidir.
Hatti, Eti, Persler, Pontus, Selçuklu oradadır...
Ama İstanbul, gezegenin güneşi, yıldızı...
Yedi memeli Kıbele anamızın ikiz kardeşidir.
Bizi yetiştirir, büyütür, besler, adam eder...
Sonra da aşık yapar, erguvanlara mimozalara, sanata edebiyata...
Bir de isyankârlık ruhunu yerleştirir fıtratına...
Dik duruştur; itiraz kültüründen beslenen, arkasında emeğin gücünü hisseden...
İdeolojilerin esiri olmadan, kutsal değerler uğruna köleleşmeden ve karakterini bağımsızlıkla özdeşleştiren.
İşte bütün mesele bu.
O nedenle soran olursa; göğsümü gere gere İstanbulluyum derim...
Aslımı inkâr edercesine...
Varsın olsun, nasıl olsa büyük denizde boğulacağım...
Kimse beni hatırlamaz, yongaya karışıp gideriz bu dünyadan şerefimizle...
Mezarımızın üzerinde kırmızı güller bırakırız yarınlara.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok:

CAN İÇİN CAN CANA

Bizim oralarda ''Dağ diye danılama, dağın kulağı var.'' diye bir deyiş vardır.  Hikâyenin aslı Kral Midas devrine aittir. An...