08 Aralık 2025

İĞNECİ BABA

 Kocacık Çarşısında bulunan İğneci Baba'yı herkes tanır sanırım.

Ya kardeşinin kim olduğunu bilen var mı?

Aman efendim, derdim yarışma sorusu yöneltmek değil,

ayrıca ne haddime, sadece Kapıkaya'da ikamet etmekte olan

Serçoban hazretleri olduğunu hatırlatmak istedim.

Fakat İğneci Baba'nın kardeşi yaman mı yaman.

Karasenir köyünde oturur, çobanlık yapar, uzun boylu,

keskin bakışlıdır.

Rivayet bu ya; günlerden birgün ağabeyini ziyaret etmek için 

Amasya'ya gelir.

Elinde de sağdığı sütleri koyduğu mendili vardır, keramet bu ya, 

mendil sızdırmaz.

Kunduracı ağabeyinin yanına varır, mendilini bir çiviye asar...

Fakat bu sırada dükkâna güzel, hoş bir kadın gelir.

Ayakkabı siparişi için ölçü verecek.

Ölçüyü alan İğneci Baba müşterisinin topuk güzelliğine dikkat çeker.

Zaten kardeşi de kadının güzelliğine fokuslanmış,

gözlerini ayıramamaktadır.

İşte tam bu sırada bakarlar ki mendil taşıdığı sütü sızdırmaya başlamış.

İğneci Baba durumdan işkirlenmiş, müşterisinin gitmesini beklemiştir.

Peşinden İğneci Baba kardeşine dönerek tarihi sözünü sarf eder...

Der ki; 'Keramet dağ başında ermekte değil, keramet burada, çıkındaki sütü damlatmamakta.'


İşte sihirli söz burada devreye giriyor.

Demek ki iki kardeş de keramet sahibi.

Öyleyse gelelim Serçoban'a...

Yine çobanlık yaptığı günlerden birgün sürüden kaçan

bir oğlanın peşine düşmüş, çok da yorgun düşmüş,

yakaladığında da keseciğine yemin etmiş...

Uzun uğraş sonucu yakalamış da...

Ancak oğlağın manalı bakışları yüreğini dağlayıp gönül tellerini 

titretmiş...

Ve kesmekten vazgeçmiş.

Hikâyeye bakar mısınız?

Gel zaman git zaman Serçoban ölmüş.

Sonra ne olmuş biliyor musunuz?

Tüm sürüsü mutasyona uğrayıp ağaca dönüşmüş. Kapıkaya

yakınındaki tepe kocaman bir orman olmuş.

Hazretin türbesi de oradadır, boylu poslu olduğu için yedi metre

uzunluğunda da sandukası vardır.


Hatıralar işte, sene 1962, Ortaokul ikinci sınıftayım...

Erdal Yardımcı çirrçeği burnunda öğretmenimiz.

Sınıfça Serçoban'a geziye götürmüştü.

Tabii platonik aşkım Neşe Afacan'da orada...

Üstelik mahalleden komşum, her gün yakan top oynuyoruz.  

Aman tanrım, ne heyecan...

Ancak çapkın Serçoban hazretlerinin mekânında açılmaya utanıyorum.

Hâlbuki tam yeri ve zamanı.

Demek keramet sahibi değilmişim ki, iki lâfı bir araya getiremedim.


Tüm bunlar nerden aklımdan geçti derseniz, valla İğneci Baba'ya

duyduğuğum hasretten.

Düşünsenize İğneci Baba günümüzde yaşasaydı, tüm politikacıları dergâhından geçirir, çürük elmaları Selağzı'nda sallandırırdım!

Sınıfı geçen küçük azınlıkla da yoluma devam ederdim.

Evet, bugünlük bu kadar.

Amasya'da evliyalar bitmez, menkıbelerin izindeyiz efendim...

Yenilerinde buluşmak umuduyla.

Hoşça kalın, sağlıkla sevgiyle kalın.


Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok:

AŞK ARIYORUM

  İstanbul'a kavuşmanın keyfini yaşıyorum.  Tabii aklıma ilk gelen ''aşk''. Haklı olarak diyeceksiniz ki bu yaşta '...