Amasya yazılarımı her gün paylaşınca en büyük torunum dedi ki, ''Yeter artık Dede, bavulunu toplayıp İstanbul'a
geri dön.''
Ben de cevaben; ''Amasya, öyle üç beş yazıyla geciştirilecek kent değil, ayrıca kitaplara sığmayacak kadar kültürel zenginliği var.'' dedim.
Tabii büyük usta Ara Güler'in bir sözü de aklımdan çıkmıyordu,
o da ''İnsanın çocukluğu memleketidir.'' deyişi.
Siz ne dersiniz değerli hemşerilerim, Ara usta haklı
değil mi?
Öyleyse bıkmadan usanmadan Amasya yazmaya devam.
Nasıl olsa İstanbul kaçmıyor, elbet birgün buluşuruz.
Bugün ''hat'' sanatına değineceğim.
Güzel yazı yazma sanatı, Batı dillerinde ''kaligrafi'' diye geçer.
Bizde bu sanatı icra edenlere ''hattat'' denir.
Bilinen ilk büyük Türk hattatı da
Amasyalı Yakut el Musta'sımî'dir. (13. yy)
Hat sanatının büyük ustalarından olup tarihteki yeri ilk sıradadır.
Ve bu gelenek Amasya'da devam etmiştir.
İslâm yazı sanatını zirveye taşıyan Şeyh Hamdullah da şehrimizde doğmuştur.
Babası Şehy Mustafa Buhara'dan göç etmiştir.
Hamdullah Çelebi'in doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber 14. yüzyılda yaşadığı tarihi belgelerden anlaşılmaktadır.
Medrese eğitimi alarak kendini çok yönlü geliştirmiştir.
Bu arada Yakut el Musta'sımî'nin büyük hayranıdır.
Ve kısa zamanda hat sanatında adı duyulmaya başlayıp zirveye yerleşmiştir.
Bu devirlerde Amasya Valisi olan şehzade II. Beyazid'ın yakın dostluğunu kazanmıştır.
Hatta öylesine ki genç şehzade üstadın yazı hokkasını tutarak hizmet etmiştir.
Babası Fatih'in ölümü üzerine de tahta çıkan II. Beyazid (1481) İstanbul'un yolunu tutmuş ama değerli dostu Hamdullah Çelebi'yi sarayına davet etmeyi ihmal etmemiştir.
Evet Amasya'dan İstanbul'a göçen hemşerimiz hat sanatının en güzel örneklerini vermeyi sürdürmüş.
Lâkin Yavuz Sultan Selim devrinde itibar kaybına uğrasa da Kanuni'nin padişah olmasıyla eski ün ve şöhretine tekrar kavuşmuştur.
Vefatında da Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Amasya'da da adını taşıyan hat müzesi vardır.
Bayramlarda bizimkilerin (birinci derece yakınlarımın) yanına uğradığımda, türbesi yolumun üstünde, Hamdullah dedeyi de saygıyla selâmlarım.
Haaa, yazmayı unutmuştum, şimdi aklıma geldi.
Hamdullah Efendi'nin şeyhliği okçuluğundan geliyor.
İyi bir ok atıcısıymış, hatta 1100 adımdan hedefini vururmuş, aynı zamanda da usta bir ok imâlatçısıymış.
O nedenle de ''şeyh'' ünvanına lâyık görülmüş.
Netice itibarıyla efendim, topraklarımızın ne kadar verimli olduğuna bir kez daha şahit oldum, sağ olasın Yeşilırmak, iyi sulamışsın vadimizi!
Derken dostlar tüm bu güzelliklerden sonra gelelim şık olmayan, hoş karşılayamayacığım enstantanelere.
Maalesef yine Amasya patentli, sosyal medyada gördüm, bir video paylaşılmış...
Üstelik video an itibariyle dört bine yakın beğeni almış, dört yüze yakın da paylaşılmış.
Kahramanları 12-13 yaşındaki dünya tatlısı kız çocukları.
Gözler gülüyor, cıvıl cıvıl, neşeler yerinde...
Hepsi de HATTAT HAMDULLAH İMAM HATİP ORTAOKULU öğrencileri.
Aman da aman, ne güzel.
Lâkin ''yılbaşı''na lânet okuyorlar.
Üstelik kutlamayacaklarını ilân ederken gerekçelerini İslâmi temellere dayandırıyorlar.
Tabii söyleyeni değil söyleteni dikkate alıyorum.
Öyle ki senaryoyu yazanın (her kimse) yeminli bir şeriatçı olduğu kesin.
Ve Batı'nın olumlu değerlerini de ayaklar altına almaktan çekinmiyor.
Sanki Afganistan'dan özel siparişle ithal edilmiş El Kaide militanı...
Belki de texti kaleme alan okulda öğretmen?
Ve pırıl pırıl gençlerimizin karşısına geçip, Bedevi düşüncenin ürünü çağ dışılığı dikte ediyor, ve utanmadan da onları konuşturup kayda alıyor ve sosyal medya aleminde paylaşıyor!
Vallahi izlerken irkildim utandım, filmde rol olan altı yedi çocuğun aileleri adına da kaygılandım...
Çünkü bu insanlar evlâtlarını okula niye gönderirler?
Yılbaşı bahane, Taliban'a militan yetiştirmek şahane!
Eğer niyet buysa Afganistan sizi bekliyor, alayınıza güle güle!
Tabii çocuk yaştaki kız çocuklarını aşağılık birilerinin figüranı olarak gördükçe yüreğim paramparça oldu, moral değerlerim yerlerde sürünüyor.
En iyisi torunumun sözünü dinlemek ve Amasya yazılarıma ara verip İstanbul'a geri dönmek.
Yoksa son gördüğüm manzara ülkenin aydınlık geleceğine dair son umutlarımı da tüketecek...
İşte buna dayanamam, bu nedenle elveda Amasya...
Macit CÜNÜNOĞLU
geri dön.''
Ben de cevaben; ''Amasya, öyle üç beş yazıyla geciştirilecek kent değil, ayrıca kitaplara sığmayacak kadar kültürel zenginliği var.'' dedim.
Tabii büyük usta Ara Güler'in bir sözü de aklımdan çıkmıyordu,
o da ''İnsanın çocukluğu memleketidir.'' deyişi.
Siz ne dersiniz değerli hemşerilerim, Ara usta haklı
değil mi?
Öyleyse bıkmadan usanmadan Amasya yazmaya devam.
Nasıl olsa İstanbul kaçmıyor, elbet birgün buluşuruz.
Bugün ''hat'' sanatına değineceğim.
Güzel yazı yazma sanatı, Batı dillerinde ''kaligrafi'' diye geçer.
Bizde bu sanatı icra edenlere ''hattat'' denir.
Bilinen ilk büyük Türk hattatı da
Amasyalı Yakut el Musta'sımî'dir. (13. yy)
Hat sanatının büyük ustalarından olup tarihteki yeri ilk sıradadır.
Ve bu gelenek Amasya'da devam etmiştir.
İslâm yazı sanatını zirveye taşıyan Şeyh Hamdullah da şehrimizde doğmuştur.
Babası Şehy Mustafa Buhara'dan göç etmiştir.
Hamdullah Çelebi'in doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber 14. yüzyılda yaşadığı tarihi belgelerden anlaşılmaktadır.
Medrese eğitimi alarak kendini çok yönlü geliştirmiştir.
Bu arada Yakut el Musta'sımî'nin büyük hayranıdır.
Ve kısa zamanda hat sanatında adı duyulmaya başlayıp zirveye yerleşmiştir.
Bu devirlerde Amasya Valisi olan şehzade II. Beyazid'ın yakın dostluğunu kazanmıştır.
Hatta öylesine ki genç şehzade üstadın yazı hokkasını tutarak hizmet etmiştir.
Babası Fatih'in ölümü üzerine de tahta çıkan II. Beyazid (1481) İstanbul'un yolunu tutmuş ama değerli dostu Hamdullah Çelebi'yi sarayına davet etmeyi ihmal etmemiştir.
Evet Amasya'dan İstanbul'a göçen hemşerimiz hat sanatının en güzel örneklerini vermeyi sürdürmüş.
Lâkin Yavuz Sultan Selim devrinde itibar kaybına uğrasa da Kanuni'nin padişah olmasıyla eski ün ve şöhretine tekrar kavuşmuştur.
Vefatında da Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilmiştir.
Amasya'da da adını taşıyan hat müzesi vardır.
Bayramlarda bizimkilerin (birinci derece yakınlarımın) yanına uğradığımda, türbesi yolumun üstünde, Hamdullah dedeyi de saygıyla selâmlarım.
Haaa, yazmayı unutmuştum, şimdi aklıma geldi.
Hamdullah Efendi'nin şeyhliği okçuluğundan geliyor.
İyi bir ok atıcısıymış, hatta 1100 adımdan hedefini vururmuş, aynı zamanda da usta bir ok imâlatçısıymış.
O nedenle de ''şeyh'' ünvanına lâyık görülmüş.
Netice itibarıyla efendim, topraklarımızın ne kadar verimli olduğuna bir kez daha şahit oldum, sağ olasın Yeşilırmak, iyi sulamışsın vadimizi!
Derken dostlar tüm bu güzelliklerden sonra gelelim şık olmayan, hoş karşılayamayacığım enstantanelere.
Maalesef yine Amasya patentli, sosyal medyada gördüm, bir video paylaşılmış...
Üstelik video an itibariyle dört bine yakın beğeni almış, dört yüze yakın da paylaşılmış.
Kahramanları 12-13 yaşındaki dünya tatlısı kız çocukları.
Gözler gülüyor, cıvıl cıvıl, neşeler yerinde...
Hepsi de HATTAT HAMDULLAH İMAM HATİP ORTAOKULU öğrencileri.
Aman da aman, ne güzel.
Lâkin ''yılbaşı''na lânet okuyorlar.
Üstelik kutlamayacaklarını ilân ederken gerekçelerini İslâmi temellere dayandırıyorlar.
Tabii söyleyeni değil söyleteni dikkate alıyorum.
Öyle ki senaryoyu yazanın (her kimse) yeminli bir şeriatçı olduğu kesin.
Ve Batı'nın olumlu değerlerini de ayaklar altına almaktan çekinmiyor.
Sanki Afganistan'dan özel siparişle ithal edilmiş El Kaide militanı...
Belki de texti kaleme alan okulda öğretmen?
Ve pırıl pırıl gençlerimizin karşısına geçip, Bedevi düşüncenin ürünü çağ dışılığı dikte ediyor, ve utanmadan da onları konuşturup kayda alıyor ve sosyal medya aleminde paylaşıyor!
Vallahi izlerken irkildim utandım, filmde rol olan altı yedi çocuğun aileleri adına da kaygılandım...
Çünkü bu insanlar evlâtlarını okula niye gönderirler?
Yılbaşı bahane, Taliban'a militan yetiştirmek şahane!
Eğer niyet buysa Afganistan sizi bekliyor, alayınıza güle güle!
Tabii çocuk yaştaki kız çocuklarını aşağılık birilerinin figüranı olarak gördükçe yüreğim paramparça oldu, moral değerlerim yerlerde sürünüyor.
En iyisi torunumun sözünü dinlemek ve Amasya yazılarıma ara verip İstanbul'a geri dönmek.
Yoksa son gördüğüm manzara ülkenin aydınlık geleceğine dair son umutlarımı da tüketecek...
İşte buna dayanamam, bu nedenle elveda Amasya...
Macit CÜNÜNOĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder