Bugüne kadar kaleme aldığım yazıların büyük bölümü Amasya hakkında.
Bu kenti tanımayan birisi yazılarımı okuma fırsatı bulduysa abarttığımı düşünebilir.
Varsın olsun, ben yine de memleket aşkıyla yazılarıma devam edeceğim.
Sıkılan olursa okumasınlar, elden ne gelir!
Tabii herkesin Amasya algısı farklıdır.
Bense çocukluğumun gençliğimin geçtiği
Amasya'yı satırlara dökmekten olağanüstü zevk alıyorum.
Yoksa ikide bir yazar mıyım?
Bu zaman dilimi de ellili, atmışlı yıllara tekabül ediyor.
Aslında Amasya'nın en güzel devirleri,
doğallığa en yakın zamanları.
Yani dedem babam ne yaşadıysa beş aşağı beş yukarı aynı ortamı ben de yaşıyorum.
Bu da yüz yıllık süreç demek, Abdülmecit'ten günümüze dek süren serüven.
Düşünsenize dedem 1850'lerde doğmuş, babam 1900'ların başı, ben geçtiğimiz yüzyılın tam ortası...
Roman gibi, ah bir kaleme alsam ne hikâyeler çıkar.
Bu arada hatırlatmak isterim ki Cumhuriyet 30'lu yaşlarda.
Dünya II. Büyük Savaş'tan yeni çıkmış...
Osmanlı mirasyedisi kent Amasya, orta hâllice durumuyla çağa uyum sağlamaya çabalıyor.
Fakirlik durumları göreceli, yani toptan alçak sürünme modunda değil, tarıma dayalı üretim biçimi hakim olduğu için şeker pancarı da para etmeye başlamış, dolayısıyla çiftçinin yüzü gülüyor.
Bürokrasinin, öğretmenlerin itibarı bugünkü gibi değil, statülerinin avantajlarını koruyorlar.
Bu arada çok partili hayata geçilmiş,
Şehir Kulübü müdavimlerinden olan
Demokrat Partili Amasyalıların havası bin beş yüz, attıkları caka da bonus olmuş!
Ancak seküler hayata en ufak halel gelmiyor.
Çağlayan, Çiçek, Kristal lokantalarında
kadehler Bayar, Menderes için kalkıyor.
Henüz memlekette hacı hoca istilası yok,
tarikat cemaat gibi çağ dışı odakların
esamisi okunmuyor.
Musiki Cemiyeti geleneksel Cumhuriyet, Yılbaşı balolarını düzenliyor...
Saraydüzü'ndeki Ordu Evi'nden trompet
soloları eşliğinde çaça, rumba, tango melodilerinin coşkusu Pirler Parkı'nı selâmlayarak Selağzı'na ulaşıyor.
Şuayip amcam her zaman ki görevinin başında, kuzu tandırın en lezizini tabaklara dolduruyor...
Ev yapımı şişede ayran, oh misss!
Yok böyle mutluluk, gücü yetip yiyebilene afiyet olsun, yoksa Şuayip amcanın hemen yanı başında simitçi var, o da karın doyurur!
İşte hayatın acı gerçekleri, kimi kavun yer kimi de kelek!
Neyse, az ileride de iflah olmaz İnönücü Cafer Ağa, son seçimler meşhur kahkahasının desibelini düşürse de keyfi yerinde.
Yine de yaşam biteviye akıp gidiyor.
Evet, Amasya böyle bir yer işte...
Kendi küçük ama (o zamanlar merkez nüfusu 15 bin civarında) özgül ağırlığı epeyce fazla.
Hele hele de kazına kazına yapılan muhabbetleri dillere destan.
Zaten bu sayfalarda yer verdiğim hikâyelerin mahreçi de oralar.
Allah eksikliğini göstermesin, bugünlük
bu kadar efendim...
Şimdilik hoşça kalın.
Macit CÜNÜNOĞLU
15 Aralık 2025
AMASYA TUTKUSU
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
AŞK ARIYORUM
İstanbul'a kavuşmanın keyfini yaşıyorum. Tabii aklıma ilk gelen ''aşk''. Haklı olarak diyeceksiniz ki bu yaşta '...
-
Üç Silahşör ve bir Melek Çok uzaklardan Evrim'in sesi geliyor. Uğur ile Mehmet Ali'nin kızı. Kanada'da yaşıyor. Ve kanlı 12 ...
-
Şeref Gülsün Büyük sanatçılar vardır, çevreleri dışında tanınmazlar. Emekçilerdir, vitrin malzemesi olmazlar. N...
-
Mehmet Ali'yi de yitirdik. Yiğit dostum benim. Önce Yüksel, şimdi de O. İnşaat Yüksek Teknikeri ve sendikacıydı. Fakat ömrünü işçi s...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder