bir şair vardı, öğretmen

01 Haziran 2014

Beyoğlu'nun göz yaşları!

Macit CÜNÜNOĞLU
01/06/2014 06:01

    

A+
A-
Beyoğlu “Ah Beyoğlu, vah Beyoğlu” dedirtecek kadar çılgın ve gizemli.
Bir o kadar da renkli, insan seliyle harmanlanan tarih ruhunda yaşıyor.
Ne zaman Levanten dokuyla buluşsam bir başka kimliğe bürünürüm…
Davetkârdır Nevizade, Çiçek Pasajı hovarda…
Ve bir yığın zula, artık özgürlük çağındayız…
Memleket olmuş Abanoz, kapanmış Foliberjer…
Neonlu ışıklarında yel değirmeni…
El sallıyordu kanatları, belki sevda aşk yoktu…
Ama cazibesi vardı, yetmez mi?

Ah gençlik yılları…
Mahpustan yeni çıkmıştı dostum, 12 Eylül süreci…
Üzerinde işkencenin, Mamak zindanlarının ağır tahribatı…
Teselli zamanı, ilaç gibi gelecek moral.
Eski bir örgütçü ve eğitimci olarak aldım pavyona götürdüm…
Çağlayan Saz’a, Tepebaşı’nda; sahnede bir devrin ünlüsü Muzaffer Nebioğlu, assolist…
Alt kadroda Yeşim’in babası Dursun Salkım
Şarkılar türküler dinledik, dertlendik eğlendik coştuk…
Derken sıra geldi dansöz faslına…
Bu arada masamıza konsomatrislerin biri gelip diğeri gidiyor…
Yukarıda Allah, dünya ahret bacım olsunlar, hepsi iyi kadınlar…
Bir de kaliteli dinleyiciler, sormayın gitsin…
Basurunuzu anlatmaya kalkın, memleket meselesi muhabbeti gibi kendinden geçiyorlar!

Vakit ilerledikçe arkadaşım (sabaha karşı) çakır keyif oldu…
Fakat komünist ahlâka asla halel gelmiyor, zaten oldum olası prensip sahibi…
Saz heyetinden Şilili Allende’nin şarkısını istemez mi, Venseromos’u…
Eli de boş durmuyor, “Yaşasın Sosyalizm” sloganı eşliğinde dansözün
donuna para sokuşturuyor…
Ortalık Mahir Kaynak kaynıyor, işin daha fazla cılkı çıkmadan hesabı ödeyip çıktık…
Yine de güzel günlerdi; acısıyla tatlısıyla…
Ne zaman Beyoğlu’na çıksam aklıma Çağlayan Saz ile yaşlı dostum gelir.

Elbette Beyoğlu eski Beyoğlu değil…
Zaten Pera’dan eser kalmamış, asimile olup mutasyona uğramış.
Neymiş o; beyler kravatlı, kadınlar makyajlı…
Baloya gider gibi volta atmak…
Hadi canım sende, hele de bu çağda!
Ayrıca ülkede hâkim kültür Kasımpaşalıdan besleniyor…
Orman kanunundan bir adım önde, evrensel hukuktan epeyce geride…
Kısaca “Var mı bana yan bakan?” raconu…
İşte medeniyet, işte Beyoğlu!

Yalnız son on iki yıldır epeyce hırpalandı…
Hatta 94’ten bu yana…
Ne zamanki kutsal el idareyi aldı, Beyoğlu’nun ahı gitti vahı kaldı!
Çünkü zihniyet tarihe düşman, yeşile düşman, güzele düşman…
Yerine koyduğu AVM, gökdelen, beton, cami, imam-hatip, kurs, yurt vs…
Bol miktarda gemi de var ama onlar su da!
Bu arada sosyal demokrat sevgili Ertuğrul Günay’a bir parantez açmak lâzım.
Görevde bulunduğu sürece Vandalizmin değirmenine az su taşımadı.
Örneğin O’nun döneminde yapılan Demirören Plaza…
Ne b.ka benziyor?
Görgüsüz, hantal bünyesiyle kelebek konmuş gibi âdeta tarihle alay ediyor.
Emek gitmiş, İnci sizler ömür, Rebul’un hacı yağı kadar değeri kalmamış…
Ve Narmanlı sırada…
Ki o Narmanlı’nın doğum tarihi 1831…
1880 yılına kadar Rusya Büyük Elçiliği…
1914’e kadar da Rus hapishanesi (kimler yatmıştır acaba?)
Ya sonrası?
Stüdyo, konut, bilâhare yurt…
Birçok yazarın yanı sıra Aliye Berger, Tanpınar, Bedri Rahmi’ye hizmet etmiş…
“D Grubu”nun resimlerini sergi salonu olarak kucaklamış…
Altında Mimoza şapkacısı, Türkiyeli Ermenilerin yayın organlarından
Jamanak’ın yıllarca merkezi olmuş…
Ve bu anıtsal bina ne acıdır ki ölüm fermanını bekliyor.

Karar vericiler: İlçe + Büyükşehir + Dolmabahçe
Tekrar edelim, bir kez daha, hiyerarşik sırayla…
Sultan Sultan Sultan
Kesin sonuç, var mı itirazı olan?

“Beyoğlu’nda gezersin, güzelleri süzersin…
  Sevdiceğim yavrucağım, niçin niçin beni üzersin?”


Affet bizi Beyoğlu, neyin kıymetini bildik ki senin bilelim?
Alsınlar başlarına çalsınlar, Beyoğlu olmak kolay değil…
Ama iktidar olmak için muhafazakâr, demokrat görünümlü yalancı ol yeter!
Ancak “yalancının mumu yatsıya…” kadar derler…
Duy da inanma, bizim memlekette güzel ahlâk pazara çıkmış…
Dönüp bakan olmamış, bilhassa Ankaralı efendiler tarafından…
İyi pazarlar efendim…
Beyoğlu’ndan mahur makamında selâmlar.

Hiç yorum yok: