bir şair vardı, öğretmen

05 Haziran 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
05/06/2014 07:57

Yalova'dan doğan Güneş!

A+
A-
Sitemiz “Gazetemen” zorunlu televizyon molası nedeniyle iki gün kapalıydı…
Fena da olmadı, zaten ardı arkası kesilmeyen yağmurlar bizleri ekranların
karşısına dikti… Ki yüksek politikadan ayrı düşmeyelim!
Ayrıca Ağrı ve Yalova illerimizde iktidarın katakullisi sonucu seçimler yenilenmişti ki,
bırakın kimin kazanıp kaybettiğini, ortaya çıkan manzara gerçekten izlenmeye değerdi!
Hani meşhur bir söz vardır: “Kim takar Yalova Kaymakamını?”
Ne zaman İstanbul’un gözde kazası il olup “77” numaraya kavuştu, işte o zaman
kıymete bindi; hem siyasî moral değerleri hem de rant açısından!
Allah yeni sahibine bağışlasın…
Meclisimizin dindar bülbülü Muharrem İnce desteğiyle kazanılan seçim,
netice itibariyle Yalovalılar başta olmak üzere vatana millete hayırlı olsun!

Fakat iş yine dönüp dolaşıp bireyin ahlâkına geldi…
Uzun zamandır da bu konu üzerinde ciddi ciddi kafa yoruyorum…
“Birey mi siyaseti yoksa siyaset mi bireyi kirletir?”
İnanın işin içinden çıkamıyorum, sağlıklı cevabı da o kadar çok merak ediyorum ki…
Diyeceksiniz; “cevabı buldun, neye yarar?”
Öyle demeyin, adım adım çürümenin, erozyonun nedenlerine ulaşırız, bu da
bizleri toplumsal psikanalizin sonuçlarına götürür…
Örneğin “Başbakan neden yalan söyler?”
Veya “Vatandaş yalanı neden çok sever?”
Alın size birbirini tamamlayan iki kazık soru…
Ne dersiniz, cevaplaması o kadar da kolay değil, di mi?

Yine de masumiyet karinesi açısından bireyin temiz olduğuna inananlardanım…
Çünkü siyaset dediğimiz mekanizma kuruluş felsefesi itibariyle o denli kirli
temeller üzerinden yürüyor ki -en azından ülkemizde- yalansız, günahsız
yaşayabilmek, tutunabilmek bilhassa yükselebilmek başlı başına mesele!
İşte kanıtı, işte Yalova!
Elle tutulur tek bir propaganda aracı yok, varsa yoksa tehditle karışık yalan…
Peşinden devlet imkânları, sahaya inmiş aziz milletvekilleri…
Eldeki malzeme kokuşmuş ahlâkın en pespaye hâliyle pazarlanışı…
Öyleyse, “Kim takar başbakanı, kim takar iktidar kadrolarını?”
Nitekim öyle de oldu, seçmen bastı mührü muhalefete, cümle âleme ders verdi…
Ve dedi ki, “satın alınamayacak bir namusum kaldı bir de oyum!”

Evet, başta da belirttiğim gibi ortaya çıkan manzara insanı umutsuzluğa,
karamsarlığa sevk ediyor…
Ancak Yalova’da, Ağrı’da gerçekleşen aydınlık patlamalar da iman tazelenmesine
neden olup yeniden varoluş mücadelemizi güçlendiriyor…
İyiye, güzele, barışa doğru.

Son olarak da “Gazetemen” hakkında iki lâf edeyim…
Biliyorsunuz, patronumuz değerli Fatin Dağıstanlı;  asistanı ve başdanışmanı
gazeteci-yazar-araştırmacı-siyasetçi vs. sayın C. Kazdağlı’yı da yanına alarak
“Kanal a”ya taşındı…
Gece gündüz demeden 24 saat canlı program yapıyor…
Nasıl dayanır bilmem ama yatağı yorganı orda olduğu kesin…
Asıl mevzuu ise sitemiz, son zamanlarda âdeta susuz vahaya dönüştü…
Ne gelen var ne giden…
Yazar köşelerinin pek çoğu da bitkisel hayatta…
En son manşet “Sırrı Süreyya”,  tarihi: 30 Mart 2014…
Hani diyorum ki,
“Sevgili Fatin, bir el atsan doğduğun topraklara, anavatanına…
Bir silkiniş, yeniden diriliş, montaj-pikaj-mizanpaj derken CHP örneğinde
olduğu gibi medya dünyasına Yalova’ları, pardon “Gazetemen”i geri döndürsen…
Ne dersin?”

Hiç yorum yok: