bir şair vardı, öğretmen

04 Kasım 2011

Vicdan Abla!

.

Farkında mısınız bilmem ama son günlerin tartışılan konularının
başında “vicdan” meselesi gelmektedir
Hatta Mehmet Altan’ın son çıkan kitabının adı “Küresel vicdan”dır.
Demek ki Vicdan hanımefendi uluslararası gezintiye çıkmış, enternasyonal boyut kazanmış!

Ne yapalım, bundan böyle bizde vicdanı beynelmilel terazide ele alır değerlendiririz.
Fakat dünyamız küçüldü, bilgi çağını yaşıyoruz artık…
Daha açık ifadeyle küreselleşme, kapitalizm aracılığıyla insanlığı bir güzel dizayn etti.
Kurallarına uymayanı önce dövüyorlar, bilâhare ağırlaştırılmış müebbet cezasıyla taçlandırıyorlar!


Aslında vicdan psikolojinin konusudur. Dolayısıyla her baba yiğidin
ilgileneceği alan değildir, hele hele de yazı yazmak…
Her ne kadar gençliğimizde Freud emmiyle, Pavlov yoldaşın piyasaya arz ettiği şartlı refleksle
tanışıklığımız olsa da, bizden biri olan Engin Geçtan ustanın lezzeti bambaşka.

Bir de okuduysanız “İnsan olmak” kitabını,
iyiden iyiye psikolog hissedersiniz kendinizi, başlarsınız ahkâm kesmeye…
Üstelik her konuda, beynin kıvrımları arasında dolaşır durursunuz.


Ah “vicdan” sen nelere kadirsin?..
Benim gibi cahili de öttürüyorsun ya!
Halbuki asla ve tasla bilmediğim konulara girmem, yorum yapmam…
Yine dayanamayıp –trende uyduk diyelim- geçtim klavyenin başına.


Efendim, öncelikle belirtmek gerekirse yazdıklarımın üçüncü şahıslarla ilgisi yoktur…
Kendimle sessizce konuşmalardır esas olan, bir nevi günümüzde içsel yolculuk.
İnsan denilen canlı türünün doğuştan vicdan taşıdığına inananlardanım…
Hele “Ayı” filmini gördükten sonra, ayıda olan duygu insanda neden olmasın diyenlerdenim.

Bu nedenle iki ayaklı düşünen-üreten varlıklar olarak insan evladında illâ ki bulunur bir vicdan.
Ama soysuzu vardır ama soylusu… Vicdansız insan olmaz, olunamaz…
Karaktersiz olunamayacağı gibi… Pis-rezil huylumuz vardır, temiz-melek huylumuz.


Peki son yıllarda vicdan denilen duygu ne oldu da mutasyona uğradı…
Biçim değiştirdi, hırsızlaştı, soyguncu-talancı-hampacı-deniz fenerci-köşe dönmeci
olarak karşımıza çıktı…
Dahası, çete üyesi-katil-terörist-intihar bombacısı kimliğine büründü…
Tüm bunlar yetmezmiş gibi çoluk çocuğumuzun peşine düştü...

Azgın teke, üzmez Hüso, tecavüzcü Coşkun üniformasıyla kol gezer oldu?

Anlaşılıyor ki yükselen değer, soysuz vicdanları barındırıyor aramızda…
Sistem besliyor destekliyor, bazen yargılıyormuş numaralarına yatsa da…
Sonuç itibariyle insanın ahlâksızı her daim dolaşıyor yanı başımızda!
Hacıyatmaz misâli kök salmış toplumsal dokumuza, ne hukuk-adalet baş edebiliyor
ne örf-adet-gelenek ne de din ile mezhep.


Eee, bu saatten sonra ne olacak?
Kanserli virüs yerleşmiş bünyeye bir kez…
Ayakta tedavi, kemoterapi, radyoterapi, neşter-bıçak-balta ve cerrahi müdahâle…
İşe yarar mı dersiniz?


Bak gördün mü Vicdan abla, bu yaştan sonra hepimizi döndürdün psikopat maskaraya…
Merak etme yukarıda Allah, elbet bir gün geçersin elime…
Öbür dünyaya bırakmayacağım öfkemi, kinimi, hesabımı, meselemi…
Bi çakacağım münasip yerine, anandan doğduğuna dünyaya geldiğine
bin pişman olacaksın diyeceğim ama…
Meğersem Vicdan abla çoktandır oturuyormuş suyun başında...

Anamızı belleyen "Kadı" misâli! 

Not: Coşkun abimin ruhunu cennette görmüşler…
Tanrının sevgili kulu olarak hurilerle evcilik oynuyormuş başköşede!


.

1 yorum:

Tsahilti dedi ki...

Macit üstadım,yazınızın "not" kısmı fevkaladenin fevkinde bir özet olmuş...Bildiğin gibi bu yıl Antalya film festivalinde Antalya'da tatildeyim...Bir akşam meşhur falez kafelerden birinde otururken TC ile bir grup sanatçı arkadaşı yan masamıza oturdu...Gırgır şamata derken masadakilerden biri, TC'ye dedi ki "yahu Coşkun bu kadar sevilen ve konuşulan birisin sana neden hiç ödül vermiyorlar"... TC anında cevabı yapıştırdı...Evladım dedi" bu melekette en büyük ödülü bana verecekler ama juri TECAVÜZE ödül verdi demesinler diye korkudan ödülü veremiyor"...Ancak gördüğün gibi TC'ye ödülü Antalya film Festivali jürisi veremedi ama YÜCE YARGITAYIMIZ TECAVÜZE ÖDÜL VERDİ...YAŞASIN ADALET........