bir şair vardı, öğretmen

18 Kasım 2011

"Hürriyet"in Aydınlığı!

.


















Şu Ertuğrul (Özkök) âlem adam vesselâm!
“Neden?” diye suâl ederseniz; “RTE’nin %70 icraatını beğeniyor, okeyliyormuş.
Tek kusuru da baskıcı olması, otoriter eğilimlere temayül etmesiymiş!
Olabilir, at arabasından başka atlıkarıncadan bambaşka görünür hayat.
Misâfircilik Atalanta, yarenlik edilen dostlar ünlü iş adamıysa...
Nasıl görünecekti dünya?

Varsayalım ki AKP genel af çıkardı…
Ergenekoncusu, Balyozcusu, Eldivencisi, Beykozlusu, Odalısı,
PKK’lısı, KCK’lısı alayı birden salıverildi…
Hatta Hırand’ın, Santora’nın katilleri, Zirve kitapevinin kasapları dahil…
Aynen Hizbullahçılar gibi...
N’olacak yani?,
Özkökzadenin %70 beğeni oranı yüzde yüze tamamlanacak mı?

“Git işine, güldürme bizi” de diyemiyorsun…
Çünkü adam yarı emekli pozisyonda Armada gemisinin kaptan köşkünde hâlâ oturmakta…
Üstelik gideceği filân da yok, patronun çıkarları doğrultusunda manevraya devam.
Halk dilinde meşhur bir deyiş vardır; “Dabak sevdiği deriyi yerden yere vururmuş”…
Bizimki sevmekten öte, zevahiri kurtarmak uğruna yalıyor, yıkıyor, okşuyor iktidarı!

Derdi özgürlükler, demokrasi olsa ne âlâ…
Varsa yoksa –kendisinin de açıkça ifade ettiği gibi- düzenin nimetlerinden
dibine kadar yararlanmak! Ondan sonra da yaş kemâle erdi edebiyatı yapmak!
Tabii ki yerseniz!

Aslında Armadanın rotası değişeli, ekseni kayalı çok oldu da…
Bakmayın, Simavilerle başlayan yarım yüzyıldan fazla mazisi, geleneği var.
Her şeye rağmen necip halkımız sever Hürriyet’i, özellikle çarşaf çarşaf ölüm ilânlarını!
Biraz magazin, cömert arka sayfa güzeli, pireyi deve yapan huylarından fazlasıyla memnundur.
Bir de sürmanşetinden… İnsanı can evinden vurur, yakalar kalbinden.
Devrimciyi faşist, faşisti devrimci yapar, esas olan zamanın ruhudur!

Dolayısıyla Hürriyet’li olmak ayrıcalıktır…
Özkök kaptandan hayatın inceliklerini, şarabın en kralını, kadının cazibesini…
A.Hakan’dan siyasetin mavrasını, geldiği yerin zaaflarını, gırgırla karışık sanat dünyasını…
Soldan çarklı H.Uluengin’den burjuva kültürünü, Fransız zarafetini…
Özdil’den Ege ağzını, İzmir işi delikanlılığı, astokrişi, şifrelemeyi, dangozu, bidon kafalıyı…
Milliyetçilikten dönme Taha’dan konsensusu, saman altından su yürütmeyi…
Ayşe Dümen’den –pardon- Arman’dan en mahrem dört duvar maceraları ile
orgazm sanatını öğrenir doruklarda gezinirsiniz.
Ö.İnce’yi –kendi adıma- pas geçiyorum, bir numara kalın gelir bize.
AEG Sedat’a gelince; keşke caz yazsa, Mim Yakup Yılmaz’ın aşk yazıları gibi!

İşte Hürriyet, işte Armada ve her daim işbaşındadır meşhur kadro…
İktidara da hizmet eder, aydın doğanlara da…
Yeter ki ışığı görsün, paranın kokusunu alsın…
Umurunda mı yoksul halk, yaşanan acılar, fotoğraflarda kalır atın çektiği arabalar!
Başlığın yanındaki logodan “Türkiye Türklerindir” diye seslenseler de…
Sakın inanma…

Çünkü bu ülke altmış yıldır efendilerin, ağaların, siyaset esnafının çiftliğidir…
Hele de servet düşkünlüğü denilen illet nûfuz etmişse iliklere…
Hilton’da da yaşarsın, Boğaz’da da, Çamlıca’da da…
Verirsin vatandaşa talkımı, kendin yutarsın salkımı diyeceğim ama…
Ne salkımı?
İktidarlarla kucak kucağa, canım ülkemin yarınları ipoteklenmedi mi?

Evet, nehir kenarında dalgasını geçen Emekli, ne düşünüyorsun bu hususta?
Bu arada %70’de ciddi misin…
Yoksa bu oran gönlünden geçen RTE’nin ideal oyu mu?
Desene yirmi puanla %50’yi de solladın...
Helâl olsun sana, ne kök salmışsın vatanın bağrına...
Saygıyla diyemiyorum, sevgiyle gözlerinden öperim büyük USTA(!)


Hiç yorum yok: