bir şair vardı, öğretmen

22 Kasım 2011

Tarih mi?



Heredot
Dersim meselesi CHP’nin başına
ciddî manada çorap öreceğe benzer…
Dünkü gazetelerimizin %90’ı konuyu manşete taşımış.
Bir güzel eşeleniyorlar ki, hatta bazıları otuz iki kısım tekmili birden
yazı dizilerine şimdiden başlamış!

Ne de olsa emir büyük yerden...
Bir de “Zaman” üzerinden öten muhterem bizatihi CHP’li.
Körün aradığı bir göz, Dersimli Hüseyin verdi iki göz.
Yeme de yanında yat misâli durur mu siyaset, özellikle büyük usta Recep ile Bülent!
Vur abalıya ses getirsin, duysun bütün Kürtler, müjdeler olsun…
Masaya yatırılan CHP ile M.Kemal.

Evet, Ankara işi gücü depremi bıraktı…
Ülke gündeminin birinci sırasına oturdu Dersim dosyası!
İkincisi zaten malûm, “N’olacak Suriye’nin hâli?”…
Patronluk, taşeronluk işverenlik gibi iddialar var ama şimdilik girmeyelim o mevzuya.

Fakat sergilenen tablo o kadar netameli ki, resmî tarihi bir kenara bırakacak olursak
elle tutulacak, izânla-akılla izâh edilecek türden değil.
Devir bin dokuz yüz otuzlar, Türk Tarih Kurumu’nun çiçeği burnunda…
“Güneş Dil Teorisi” yeni icat edilmiş, giderek zenginleşmekte.
Dönemin siyasileri, entelektüelleri tezlerini bu doğrultuda geliştirmekte!
Irkçılık almış başını gitmiş Avrupa’da uzak Asya’da.
Gel de işin içinden çık, velhasılıkelâm vaziyet çift kelimeyle nokta nokta!

Bu arada bastırılan Şeyh Said isyanının dumanı tütmekte…
Takrir-i Sûkun Kanunu hüküm sürüyor memlekette…
Ağrı ayaklanmalarının tazeliği sürmekte, Hitler alçağı iktidara çöreklenmekte…
Meşhur 141-142. maddeler İtalyan faşist ceza yasasından ithal edilip
neşeyle hayatımıza girmekte(!)
Tarihsel Dersim adı Tunceli’yle yer değiştirmekte…
Ülke çapında Umum Müfettişliği ihdas edilmekte…
Daha ne yazayım, bilmiyom ki?

Ha, az kalsın unutuyordum, Atatürk’ün silah arkadaşı A.F.Cebesoy’un yeğeni
Nazım da düzmece bir senaryo ile uzun yıllar yatacağı kodesin hazırlığı içinde!
Evet, o yıllarda ahval ve şerait kabaca özetlenecek olursa bu merkezde.

Şimdi gelelim günümüze, işkembe-î kübradan sallayan siyasilerimize…
Defalarca yazıyor, vurguluyorum;
12 Eylül referandum sürecinde verdiğiniz sözlere ne oldu?
Hani ülke olarak hesap soracaktık cuntacılardan, katillerden, işkencecilerden…
%58'le “EVET” denilen maddeler arasında bunlar yok muydu?
Ne yaptınız 12 Eylülcülere, 28 Şubatçılara…
“Audi”yi yok sayarsak, 27 Nisan bildirisini kaleme alan Dolmabahçe gülüyle
elinde soba borusu basın toplantısı düzenleyen generale?

Dersim üzerine konuşmak kolay, tarihi gerçekleri kimsenin inkâr ettiği yok.
Lâkin asıl amacınız tarihle yüzleşmek mi, oya dayalı siyaset yapmak mı?
Üstelik birilerinin milliyetçi duygularını kaşıyarak dibine kadar nemalanmak mı?
Ne diyorsunuz, söylediklerimiz yalan mı, iftira mı?

Dilerseniz Kerbela’yı da gelin sorgulayalım…
Emevi sultanı Yezid’in kafasına kafasına vuralım…
Aynen Hz.Muhammed’in torunu, Hz.Ali’nin oğlu Hüseyin’e reva görülen gibi!
Bakarsınız üç-beş puan daha artar oyunuz…
Alevi canlar biat eder “37” numaralı padişahımıza!

“Hey sandık, hey demokrasi sen nelere kadirsin?”.
Kiminin gözünün feri ışıldar Dersim’i duyunca…
Kiminin de Atatürk’ün!
Yok mudur bu işin orta yolu canımın içi demokrasi?

Sakın ha; “Tarih, tarihçiler, Bardakçı, Ortaylı ne güne duruyor” demeyiniz…
Günümüzde geçerli olan ve sesi en çok duyulan siyaset esnafının ta kendisidir!

Son söz olarak da…
Bilgeye sormuşlar; “Bu dünyada en iyi bildiğin nedir?”
O da cevap vermiş; “Haddimi!”…

Saygıyla değerli okurlar.

.

Hiç yorum yok: