bir şair vardı, öğretmen

23 Kasım 2011

141-142'li Yıllardan XXI.Yüzyıla...



I..Ordu Komutanlığı
2 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nin
23 Aralık 1986 Tarihli
Gerekçeli Kararı!
Bilindiği gibi OdaTv davası dün başladı…
Davanın içeriği hakkında sağlam bilgi sahibi değilim.
Tek bildiğim, sanıklar Ergenekon’un medya ayağını oluşturuyormuş!
Ama gerçek ama düzmece, sadece ortalıkta dolaşan rivayetten söz ediyorum.

Lâkin farkında mısınız, son yıllarda tuhaf şeyler oluyor.
Şöyle ki; Adalet makamları eskiden delilleri bulup binerdi
suçlunun tepesine…
En azından biz öyle gördük, yaşadık öğrendik, 
karakolların-mahkemelerin rahle-i tedrisatından geçtik...
Ya şimdi, önce kişi suçlanıyor tıkılıyor kodese,
bilâhare deliller üretilip arz-ı endam ediyor!

Hakikâten enteresan değil mi?
Belki çağ değişti, bizim yaşlar kemâle erdi diyeceğim ama…
Tutuklular arasında yaşlı başlı adamlarda var, meselâ Yalçın Küçük.
Ne zamanki siyasette gözümü açtım, hocamız içerde, sürgünde…
Üzerinden şöyle böyle yarım yüzyıl geçti, hoca yine içerde, yine mahkemede!
Demek ki devrim ateşi hâlâ sönmemiş yüreğinde?
Valla helâl olsun!

Yalnız Ahmet ile Nedim’i görünce bir tuhaf oldum, içim burkuldu.
Nedenine gelince gençlik yıllarım geldi aklıma.
Hani şu meşhur 141-142. Maddelerin hüküm sürdüğü devirler!
Aman tanrım, neydi o çağlar?
Gelene gidene, yan bakana, başını kaldırana, suçlu suçsuz fark etmez…
Şerefsiz maddeler dibine kadar çakıyordu!
Bu arada Siyasî şubenin beşinci katında Hezarfen numaralarından kurtulursanız…
Öpüp başınıza koyun, şanlısınız, mahkeme koridorları ile maphus damları cennet geliyordu insana!

Ancak asıl gelmek istediğim nokta TCK’nın kötü şöhretli 141 ile 142. Maddeleri.
Bu memlekette tam elli beş yıl saltanat sürdü, astı-kesti yüz binlerce hayat kararttı!
Kökü faşist Mussolini’nin İtalya’sı oradan araklanma. Yıl bin dokuz yüz otuz altı…
Kaldırılışı, duvarın yıkılışı Sovyetlerin çöküşünden sonra… Yani doksan birde!
Gel de Özal’ı arama(!)

Hazır o yıllara gitmişken bir de 1477 sanıklı DİSK davasına bakalım…
Benim de sanık olarak yargılandığım ve 264 arkadaşımla birlikte ceza aldığım
(8 yıl 10 ay 20 gün ağır hapis ve 2 yıl 11 ay 16 gün zorunlu gözetim) dava tamı tamına
“ON yıl ON ay” sürdü!
Sonuç; ne zaman ki 141-142’yle vedalaştık, Askeri Yargıtay’dan çıktı BERAAT(!)

Evet, konuyu nereye getireceğim anlaşılmıştır.
Hadi o dönemler darbeli geçiyordu…
Sağ olsun siyasilerimiz, ülkede sıkıyönetimi eksik etmiyorlardı(!)
Peki ya şimdi, daha açıkçası RTE iktidarında XXI.Yüzyıl da, “İleri Demokrasi” koşullarında?

Sizi bilmem ama Silivri’de kimler hangi süredir yatıyor, dava sayısı kaç?
Ayrıca ne zaman sonuçlanacak, baştada belittiğim gibi inanın hiçbirini bilmiyorum!
Nedim’le Ahmet’e baktım, daha ilk duruşmalarıymış…
Ne diyelim, zor olduğunu bildiğimiz hâlde kolay gelsin diyelim…
Hatta tevekküle sığınıp “Allah kurtarsın” temennilerimizi eksik etmeyelim.

Fakat geçenlerde ayarsız, densiz bir yazar absürt değerlendirmeler yapmış…
Diyor ki; “Yaşadıklarımızdan sonra 12 Eylül hukukunu özledik!”…
Haydaaa!.. Şaka yollu Özallı yıllara olumlu göndermeler yaptık…
İster misiniz  “Seni çok özledik Evren Paşa” diyerek sokaklara dökülelim(!)

Ne dersiniz değerli okurlar?
On yılın üzerinde süren DİSK davasını hatırlamakta haksız mıyım?
Sonuçta üye sayısı beş yüz bine ulaşmış, -bırakın yurtiçini- uluslararası saygınlığı olan
kuruluşun onurlu yöneticisiydik ve başımızdan bunlar gelip geçti!
Daha açıkçası şerbetliyiz.

Yine de selâm olsun o günlere...
Tez zamanda ülkemizin gerçek demokrasiye kavuşması için
zamanın ruhuna yakışır bir şekilde dua edelim, kurban adayalım.
Yoksa bu gidiş iyiye alâmet değil…
Haydi hayırlısı deyip, sabırla bekleyelim!


Hiç yorum yok: