bir şair vardı, öğretmen

21 Kasım 2011

Sarıgül ile CHP'nin Dansı!



Mustafa Sarıgül üzerine yazmaya karar verdiyseniz
en az on kere düşünmek lâzım…
Aynen benim yaptığım gibi…
Çünkü yalnız siyasetçi değil, özellikleri ve mâharetleri ibâdullah.
Şöyle bir biyografisini gözden geçireyim dedim, neler çıktı karşıma?
Halbuki biz o’nu emekli milletvekili, kıdemli belediye başkanı en son da Türkiye Değişim Hareketi’nin lideri olarak tanıdık.
Bir de Baykal’la giriştiği ve yenik çıktığı tantanalı düello hafızalarımızda.

Lâkin kim ne derse desin yiğidi öldür hakkını yeme, işini biliyor Başkan.
Kolay mı kırk tarakta bezi olmak, yıllarca popülariteden değer kaybetmemek?
Hele de Rahmi Koç’un, İnan Kıraç’ın, Aydın Doğan’ın, Hıncal Uluç’un dostluğuna ulaşmak.
Az mı meziyet?
Ayrıca kartvizitine baktım, neler yok ki?
Bir tek TESEV ile Tozkoparanlılar Vakfı üyeliğine rastlamadım…
Tanıdık tanımadık, aşina kel âlâka fark etmez...
Tüm cenaze merasimlerinde, mevlîd, kandil, bayram, sünnet, düğün, altın günü, doğum günü...
Temalı hafta, Mevlâna, Hacı Bektaş, Pîr Sultan Abdal, gecekondu, villa, yalı, ortadirek.... 
Bilumum cami-cemevi-kilise-sinegog-hac-umre, Anıtkabir turlarında başrolde, aynen kadroda!
Bu kadarına pes diyeceğim ama her daim gündemde kalma başarısı bu olsa!

Dilerseniz milletvekilliği ve başkanlığının yanında geçmişte taşıdığı unvanlara göz atalım…
TBMM Başkanlık Divanı üyeliği, Türk Parlamenterler Birliği üyeliği, Türk-Alman Parlamento Dostluk Grubu Yönetim Kurulu üyeliği, Galatasaray Yönetim Kurulu üyeliği, Milli Olimpiyat Komitesi üyeliği, Herkes İçin Spor Federasyonu Asbaşkanlığı…

Siyasî partilere gelince; otuz bir yaşında SHP’den parlamentoya giriş…
DSP’den belediye başkanlığıyla yola devam, Yeni Türkiye Partisi'yle Ecevit’ten kopuş…
Son durak CHP diyeceğim ama bilinen hazin tablo…
Baykal’ın meşhur kırmızı kartıyla ihraç!
Kaset skandalıyla TDH’nın finali ve CHP’yle yeniden flört!

Evet, asıl macera bundan sonra başlayacak...
Nedenine gelince, sevgili Kemal beyimizin koltuğu hafiften hafiften sallanmaya başladı.
Zaten geç kaldı hissiyatı taşımamıza rağmen yine de gönlümüz elvermiyordu yazmaya.
Çünkü iyi kötü elli yıla yakın süredir CHP’yi tanıyor ve yakinen izliyoruz.
Ne de olsa –elimiz kırılsaydı diyecek kadar- mutlak abonesiyiz sandıkta.

Neyse, hasbıhâli kişiselleştirmeyelim dönelim Sarıgül ile CHP’nin dansına.
Sarıgül Başkanın bireysel kronolojisine bakılırsa rahat duracağa benzemiyor…
İllâ ki bir yerlerden giriş yapması lâzım yaşlı partinin sisli koridorlarına.
Öyleyse konjonktüre bağlı olarak, ya zayıf halkanın peşine düşmeli,
ya da Kemal Bey’i gözüne kestirmiş gurupların ortak liderliğine soyunmalı.

İkisi birden olursa ne âlâ, mûstakbel selefi gibi paraşütle oturur CHP’nin başına.
Ha, parti bugünden iyi mi olur kötü mü, orasını bilemem…
Fakat Mustafa’nın Recep’le baş edecek donanıma sahip olduğu kesindir derim!
İkisi de hemen hemen aynı hamurdan türemişler, çok fazla ortak paydada birleşmişler!

Öncelikle halkımızın sevgilisi, gönüllerin sultanılar… Bu biiir!
Aile boyu cümbür cemaat çok zenginler… Bu ikiii!
Üçüncüsü; ikisi de çekirdekten yetişme partici, İETT'ci, iş adamı, belediyeci,
siyasetin kompetanı, başbakanlık vizyonuna sahip aynı kuşağın elemanılar.
Hani “İkimiz bir fidanın güller açan dalıyız…” türküsündeki gibi!

Gerisini de saymaya gerek var mı, sadece sıraladığımız üç husus bile kaptanlık için yeterli!
Ayrıca karizmayı, halkla ilişkileri, manevra kabiliyetlerini, mavi boncuk dağıtmayı,
genetik melekelerini de saymadım, nasıl olsa Türkiş politikacı tipolojisine
uygun olduklarını arif olan değerli okurlarımız anlar!

Evet, siyasetin ustaları konusunda yazacaklarım kısaca bu kadar…
Takdîri ilâhi sağlık bahşedip ölmezsek devam ederiz muhabbete…
Nasıl olsa mevzu CHP, ömür biter asırlık çınarda denizlerin dalgası bitmez…
Şimdilik sağlıcakla kalın, moda deyimle kendinize ve CHP’ye iyi bakın!
Ne de olsa emanetin sahibi M.Kemal, bakarsınız lûzum hasıl olur yarınlarda.

.

Hiç yorum yok: