bir şair vardı, öğretmen

02 Haziran 2023

HAYAT PAYLAŞTIKÇA GÜZEL

 


Güne Fransız şansonları dinleyerek başladım.
Ruhuma iyi geliyor, müziğin derinliğini hissettikçe
uzun yolculuklara çıkıyorum.
Madem Reis servet beyanında bulunmuş, ben de bulunayım.
Gönül gezgini olarak tek servetim hayâl dünyam.
Müthiş bir duygu, ayrıca vergi talep eden de yok.
Elbette banka kredisi kullanarak al takke ver külah
zor da olsa günlük hayatımı sürdürüyorum.
Şikâyet ettiğim yok, bu hâlime de şükür, beterin beteri var.
Evet, kitaplarım sayesinde dünya turlarım devam ediyor.
Okudukça yeni yeni şeyler öğreniyorum:
Ve yaşım ilerlediği için hızlı davranıyorum, ki eksik kalmasın.
Tabii bilgi sınır tanımıyor, okyanuslar kadar sonsuz…
Benim mütevazı çabam da ancak kendime yetecek kadar.
Ulaştığım hedefe vardıkça olağanüstü mutlu oluyorum.
Bazı bilgiler de ezberimi bozuyor.

Örneğin geçenlerde “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.”
özdeyişine Tevfik Fikret’in satırlarında rastladım…
Aynı şekilde 19. yüzyılı incelerken Ali Suavi ile tanıştım.
Adam ciddi ciddi Cumhuriyetçi…
Hem de mücadeleci, şaştım kaldım.
Ben de sanırdım ki birilerine vahiy yoluyla gelmiş…
Meğer kökleri varmış.
Ya “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz”  tespitine ne demeli.
Rahmetli Uğur Mumcu’dan iki bin küsur yıl önce  
Konfüçyüs amca söylemiş.
Evet, buna benzer binlerce örnek.
Dolayısıyla okumak güzeldir, merakla şevkle.
Öncelikle insan farklılaşıyor, yazının sihirli dünyasını keşfediyorsunuz.
Sürekli oku oku, bir yere kadar…
Ancak birikimleri, düşünceleri yazı ile paylaşmak hayatın en güzel işi.

Bu arada geçenlerde Engin Ardıç’ın, bugün de Mehmet Barlas’ın
ölümlerini öğrendim.
İkisi de yazı ustasıydı, ancak ciddi anlamda ahlâk sorunları vardı.
Soldan sağa savrulan, iktidar yalakalığında zirveye ulaşan şahsiyetler.
Bu tipler dönekliği sanat olarak topluma lanse ettiler.
Rol model olarak da epeyce hayran kitlesi oluşturdular.
Tabii yaşam standartları değişip Boğaz yalılarına terfi ettiler.
Ne de olsa sahibinin sesiydiler, önce Özal’ın kulübesinde, sonra
Erdoğan’ın bahçesinde görevlerini yerine getirdiler.
Ama tarihte kalemlerini maddi çıkarlar için satan köşe yazarları
listesine eklemlendiler.
Bazıları peşleri sıra methiyeler düzebilir, ama benim tavrım açık ve net.
Zalimin zulmüne kalemiyle de olsa ortak olanlar lanetlenmeyi
fazlasıyla hak etmişlerdir.
Batı’da bu türlerin çok örneği vardır.
Mussolini, Hitler, Franko, Salazar destekçileri…
Şimdi hiçbiri hatırlanmazlar, ama bir Stefan Zweig, bir Bertolt Brecht
insanlığın  hafızlarında yaşar.
Ne mutlu onlara, ezilenlerin yanında yer aldıkları için.
Ben de vicdanımın sesini dinleyerek klavyemin başına geçiyorum…
Başım dik, düşüncelerim özgür, paylaştıkça güzelleşiyorum.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: