bir şair vardı, öğretmen

10 Haziran 2023

ÇAKALLAR'DAN NAKLEN



Yeni bir hafta, yeni başlangıçlar.
Bahar geride kaldı, yaz mevsimi başladı.
Güneş artık içimizi ısıtıyor.
Yeşilırmak her zamanki gibi yine aheste akıyor.
Suyun rengi de ufaktan ufaktan yeşile dönüyor.
İçim kıpır kıpır, ruhumda tatlı bir heyecan var.
Haftaya ilişkin minik programlar yapıyorum.
Bugünkü ilk durağım Çakallar.
Galip ustadan nevaleyi aldım, yanında köy peynirim de hazır.
Çaylar tepede, semaver beni bekliyor.
Belki bağların birinden domatesle salatalık çalabilirim.
Huy işte, “yedisinde neyse yetmişinde de o” derler ya…
Aynen, ama çalıntı meyvenin sebzenin lezzeti de bir başka oluyor.
Kim ne derse desin, bu işin parayla pulla ilgisi yok.
Apayrı tat, öncelikle dalından koparmanın dayanılmaz zevki…
Sonra da hırsızlığın yüklediği tatlı heyecanlar.

Hatırlıyorum da, çocuktum…
Verem hastanesinin üst tarafından çağla toplamaya gitmiştim.
Vermişli bekçiye yakalandım.
O da öğretmen edasıyla elimi açtırıp sopasıyla öyle bir vurdu ki…
Bileğim anında mosmor olmuştu, izi hâlâ durur.
Şimdi düşünüyorum da hakikaten haylaz bir çocukluk
dönemi geçirmişim.
Belki de babamı erken kaybetmiş olmanın doğal sonuçları…
Öncelikle özgürlüğün ilânı, sonra da her türlü yaramazlığa
yelken açış.
Elbette bu gibi durumların artıları eksileri var.
Bir kere özgüven tavan yapıyor, sonra korku denen olguyla
küçük yaşta tanışıp baş etmeyi öğreniyorsun.
Hepsinden önemlisi de hayat denilen o müthiş döngüden kazasız
belasız kurtulmanın yollarını keşfediyorsun.
Az şey mi?
Olumsuz yanına gelince böylesi süreçleri yaşamaya mecbur
kalmak sevgi yoksunluğunu da beraberinde getiriyor.
İşte burası önemli, sevgi dili gönüllere açılan pencere.
Sokak bir çocuğun tüm ihtiyaçlarını karşılayamaz.
Aile denilen bir kavram var, sımsıcak yuvayla özdeşleşir…
Ve o ortamda temel davranış biçimlerini öğrenilir.
Ayrıca Freud amcam durduk yere mi meşhur oldu.
Tüm dünya tanıyor, peki ana felsefesi nedir?
Diyor ki “0-7 yaş aralığı önemli, bu süreçte çocuk
hayattan alacağının % 70’ini alır.”
İnanır mısın eski bir öğretmen olmama rağmen bu gerçeği
ancak kırk yaşımdan sonra öğrendim…
O zaman da evlatlarım çoktan yetişmişlerdi.
Vah halime vah, ne kadar da yazık!
Neyse, kuyruğundan da olsa hayatı doğru biçimde yakalayıp
yoluma devam ettim…
Ve şükürler olsun ki büyük travmalar yaşamadan bugünlere geldim.
Neyse yaşadığım hayattan da, geldiğim noktadan da memnunum.
Amasya’da doğdum, on beş yaşıma kadar orada yaşadım.
Sahip olduğum kişilik özelliklerim de fena sayılmaz.
Elbette eksik gedik kusurlar vardır…
Lâkin oldu bitti devleti sevmedim, o da beni sevmedi.
Hatta cezalandırıp hapislerde de yatırdı.
Varsın olsun, o yoluna ben yoluma…
Şimdi güzel memleketimi doya doya seyrederek çay içeceğim…
Adresim Çakallar.
Mis gibi çörekler, Tuzsuz’un tuzlu peyniri…
Tansiyona da bir iyi gelir ki, hayâl dünyama dalıp yeni
aşklar arayacağım.
Ve tabii en duygulu şarkılar eşliğinde…

“Bu ne sevgi bu ne ızdırap
nasibim olsun bir yudum şarap…”

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: