bir şair vardı, öğretmen

11 Haziran 2023

ŞİİRİN PENCERESİNDEN


Çağımız şiiri de tüketti.
Oysa ne şairler tanımıştık, hepsi birer ekol.
Nazım’ın evrenselliği tartışılır mı?
Vatan şairimizi insanlık âlemi tanıyor.
Cemal Süreya, böylesi bir daha dünyaya gelir mi?
Hele Orhan Veli, her bir şiiri lezzetin dorukları.
Elbette yeniler de var, örneğin Murathan Mungan.
Çok severim, şiirleriyle ufuk açar.
Ama yine de sonsuzluğa göçüp giden şairlerimizi unutamıyorum.
O nedenle de sık sık şiirlerinin arasında kayboluyorum.
Sanki yolculuğa çıkmış gibiyim, her okuyuşumda heyecanlanıyorum,
ruhum ferahlıyor, içsel gezintilerimden mutlu oluyorum.
Evet, müzik gibi edebiyatta ruhun besleyici kaynağı.
Zaten günlük hayat tarzımızla hepimiz yorgun düşmüyor muyuz?
Kahredici siyaset bataklığı, fevkâlâde berbat idare…
Salkım saçak eğitim sistemi, imamlı okullar rezilliği…
Geriye de sığınacağımız tek bir liman kalıyor.
O da sanat.
Evet, sanatın içinde şiirin ayrı bir yeri var.
Hep sözcüklerin kristalize olmuş hali olarak nitelerim.
Düz yazıya benzemez, üretmek zordur.
Öncelikle müthiş bir birikime sahip olacaksınız…
Sonra şimşek gibi bir zeka, ilave olarak da yaşanmışlıklar…
Kelimelere dans ettirme vakti gelmiştir…
Başlarsınız hayâl sınırlarınızı zorlayarak duygularınızı
satırlara dökmeye…
Ortaya ince ruhlara hitap eden eseriniz çıkar.
İkram edersiniz arkadaşlarınıza, dostlarınıza, gönül yoldaşlarınıza.
Paylaşıldıkça zenginleşir, sevincinizden yıldızlara koşarsınız.

Bir de çağımızın popülist edebiyatçıları vardır.
Roman da, hikâye de, şiir de yazarlar.
Arkalarında Kaf dağı, halkın hassas duygularına hitap ederler.
Bu türler çoğunlukla hamasetten beslenirler.
Onlar için evrensel değerler bir şey ifade etmez.
Sadece ürettiklerini pazarlamak endişesini taşırlar.
Üstelik başarılı da olurlar, ama kurtlu baklanın kör alıcısı
olabileceğini hesaba katmazlar.
Oysa edebiyat klasik müzik gibidir.
Dahilerin yarattığı eserleri anlamak, içselleştirmek için
ön hazırlık yapmak gerekir.
Bu iş de epeyce zaman alır, yıllara yayılması lazım.
İşte o zaman senfoninin, konçertonun tadına varırsınız.
Aşk da öyle değil midir?
Sevgi tomurcuklarının yeşerebileceği yürek taşımak gerek.
DNA’larda karanfiller açmalıdır, hemoglobin hücrelere
kırmızı güller taşımalıdır…
Sonrası kolay, sözcükler yan yana gelir, önce cümle olur…
Ve satırlar alt alta dizilerek şiirlerin en romantiği doğar.
Boş ver kafiyeyi, ölçüyü…
Ne demiş şair: “Şiirin anayasası olmaz.”
Bu düşünceden hareketle özgürce yazarız doya doya…
Sevgili Orhan Veli’nin yaptığı gibi:

“Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Göz yaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.”

O.VELİ

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: