Mimar Sinan’ın “kalfalık eserim” dediği Süleymaniye Camii’ni sık sık ziyaret ederim. Görkemlidir, bahçesinde Kanuni ile Hürrem yengemizin mezarı vardır... Bir de Hüseyin Avni Paşa’nın... Mermer işçiliğiyle bezenmiş lahit mezarda yatar... Ve taşında uzunca bir şiir vardır... Tabii Arapça harflerle yazılmış... Dizeler Hüsnü Paşa’nın... Paşa satır aralarında ufak ufak giydirmiştir saraya!
Asıl üzerinde durmak istediğim mesele Paşamızın katledilişi... Tarih: 18 Haziran 1876 Kabine Mithat Paşa’nın konağında toplantı hâlinde... Kısa bir süre önce bilekleri kesilerek hakkın rahmetine kavuşan Sultan Abdülaziz’in kayınbiraderi Çerkez Hasan Bey eniştesinin ölümünden sorumlu tuttuğu Hüseyin Avni Paşa’yı toplantıyı basarak katleder. Hem de nasıl, önce revolverle ateş eder, baktı ki ölmemiş... Kamasıyla vücudunu delik deşik edip ağzını kulaklarına kadar keser... Ve seraskeri ertesi günü saltanatlı bir törenle Süleymaniye’nin bahçesine gömerler.
Caminin haziresindeki en göz alıcı mezar O’nunkidir. Az ilerisinde Özal’ın anası Hafize Hanım yatar. Mezardaki şiire gelince, epeyce uzundur... İşte giriş bölümü: “Sipehdar-ı uluvvü’l-kadri devlet, ekrem-i millet Cenab-ı Avni Paşa hem dem oldu şah-ı merdane Büyük hizmetler etti devlet ü dine bu alemde Kıyasım böyledir kim misli az geldi bu devrane Sebat ü istikametle olub meşhur-u ser-efraz Cihan içre geçirdi ömrünü gayetle merdane Edüb fenn-i celili harbde bir hayli eser tedvin Delili hayr ü nusret oldu el-hak sınf-ı süc’ane...”
Ve bendeniz zaman zaman mezarın karşısına geçip başlarım ağlamaya... “Ah ecdadımız, ölümünüz böyle mi olacaktı?” diye... Bir taraftan da yarım yamalak Arapça bilgimle şiiri sökmeye çalışırım... Ancak nafile, öylesine ağdalı bir dille yazılmış ki... Birkaç kez Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe lügatini yanımda götürdüm, yine de işin içinden çıkamadım... Çevrede yardım alacağım kimse de yok... Maalesef bu konuda cahil kaldım!
Ah bu kültür meselesi yok mu? Galiba devleti yöneten bir numara ile iki numara haklı... Asıl tarih mezar taşlarında... Ayrıca Nobel’lik fizik formülleri, kimyanın sırları da promosyon... Edebiyat derseniz, zaten gani... Geçenlerde bir mezar taşında gördüm, galiba Eyüp’teydi...
“Yaşadım fani dünyada, bir bok anlamadım Toprağın altı huzur dediler, yine aynı kader... En iyisi mi hayatın değerini bilin... Kanmayın cennet pazarlayanlara. Şakir Doğrucudavut ruhuna El-Fatiha”
Gördünüz mü mesajı, hem de birinci elden, kaynağından... Bundan böyle Şakir abimin izindeyim... Mezar taşlarına bakmadan, ölümü aklıma getirmeden yaşayacağım... Yüzüm geleceğe dönük, bugünü ıskalamadan, geçmişe bakmadan!
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder