bir şair vardı, öğretmen

09 Aralık 2014

Mesaj var!

Macit CÜNÜNOĞLU
09/12/2014 08:59

 

A+
A-
Mimar Sinan’ın “kalfalık eserim” dediği Süleymaniye Camii’ni sık sık
ziyaret ederim.
Görkemlidir, bahçesinde Kanuni ile Hürrem yengemizin mezarı vardır...
Bir de Hüseyin Avni Paşa’nın...
Mermer işçiliğiyle bezenmiş lahit mezarda yatar...
Ve taşında uzunca bir şiir vardır...
Tabii Arapça harflerle yazılmış...
Dizeler Hüsnü Paşa’nın...
Paşa satır aralarında ufak ufak giydirmiştir saraya!

Asıl üzerinde durmak istediğim mesele Paşamızın katledilişi...
Tarih: 18 Haziran 1876
Kabine Mithat Paşa’nın konağında toplantı hâlinde...
Kısa bir süre önce bilekleri kesilerek hakkın rahmetine kavuşan
Sultan Abdülaziz’in kayınbiraderi Çerkez Hasan Bey eniştesinin
ölümünden sorumlu tuttuğu Hüseyin Avni Paşa’yı toplantıyı basarak katleder.
Hem de nasıl, önce revolverle ateş eder, baktı ki ölmemiş...
Kamasıyla vücudunu delik deşik edip ağzını kulaklarına kadar keser...
Ve seraskeri ertesi günü saltanatlı bir törenle Süleymaniye’nin bahçesine gömerler.

Caminin haziresindeki en göz alıcı mezar O’nunkidir.
Az ilerisinde Özal’ın anası Hafize Hanım yatar.
Mezardaki şiire gelince, epeyce uzundur...
İşte giriş bölümü:

“Sipehdar-ı uluvvü’l-kadri devlet, ekrem-i millet
Cenab-ı Avni Paşa hem dem oldu şah-ı merdane
Büyük hizmetler etti devlet ü dine bu alemde
Kıyasım böyledir kim misli az geldi bu devrane
Sebat ü istikametle olub meşhur-u ser-efraz
Cihan içre geçirdi ömrünü gayetle merdane
Edüb fenn-i celili harbde bir hayli eser tedvin
Delili hayr ü nusret oldu el-hak sınf-ı süc’ane...”


Ve bendeniz zaman zaman mezarın karşısına geçip başlarım ağlamaya...
“Ah ecdadımız, ölümünüz böyle mi olacaktı?” diye...
Bir taraftan da yarım yamalak Arapça bilgimle şiiri sökmeye çalışırım...
Ancak nafile, öylesine ağdalı bir dille yazılmış ki...
Birkaç kez Ferit Devellioğlu’nun Osmanlıca-Türkçe lügatini yanımda
götürdüm, yine de işin içinden çıkamadım...
Çevrede yardım alacağım kimse de yok...
Maalesef bu konuda cahil kaldım!

Ah bu kültür meselesi yok mu?
Galiba devleti yöneten bir numara ile iki numara haklı...
Asıl tarih mezar taşlarında...
Ayrıca Nobel’lik fizik formülleri, kimyanın sırları da promosyon...
Edebiyat derseniz, zaten gani...
Geçenlerde bir mezar taşında gördüm, galiba Eyüp’teydi...

“Yaşadım fani dünyada, bir bok anlamadım
Toprağın altı huzur dediler, yine aynı kader...
En iyisi mi hayatın değerini bilin...
Kanmayın cennet pazarlayanlara.

 Şakir Doğrucudavut ruhuna El-Fatiha”

Gördünüz mü mesajı, hem de birinci elden, kaynağından...
Bundan böyle Şakir abimin izindeyim...
Mezar taşlarına bakmadan, ölümü aklıma getirmeden yaşayacağım...
Yüzüm geleceğe dönük, bugünü ıskalamadan, geçmişe bakmadan!

Hiç yorum yok: