bir şair vardı, öğretmen

01 Aralık 2014

Kasımpaşa'dan Biga'ya...

 

Kasımpaşa'dan Biga'ya...
Macit CÜNÜNOĞLU
macitcununoglu@gmail.com
01 Aralık 2014, 09:20
                           
Sitemizin şirin yazarı sayın “Daşdemir” son yazısında “Uçtum uçtum, İstanbul’a kondum” demiş...Bir de güzel gezi programı önermiş.
Kırk yıllık İstanbullu olarak yürekten katılıyorum...
Söz konusu yerler görülüp gezilsin; insan yarım “Hacı” olur...
Tabii İstanbul hacısı...
Ki, en az kutsal topraklar kadar değerli...
Hatta bir adım ötesi; çok daha renkli, zengin...
En azından üç imparatorluğa başkentlik yapmış...
Yeryüzünde böyle bir kent yok...
Bir de Asya Avrupa izdivacı...
Belki O’nu sevmek meşklerin en güzeli...
Ayrıca Yahya Kemal üstadımız boş yere mi
“İstanbul’u sevmeyen aşktan ne anlar?” demiş...
Ah İstanbul ahhh...
Sevdam benim, biricik yalnızlığım, yokluğum, hiçliğim...
İyi ki sendeyim, seninle yaşıyorum...
Vefakâr aşkım benim!

İlk gelişim bin dokuz yüz altmış dokuz...
Önce Harem, Arabalı vapurun güvertesinden eşsiz Boğaz seyri...
Zihinsel fonda Türk filmlerinden sahneler...
Sirkeci’yle Avrupa’ya atılan ilk adım...
Peşinden Eminönü’nden kalkan Kasımpaşa motorları...
Serde gençlik var...
Dostlarla buluşma ve on gün sürecek misafirlik.

Artık İstanbul kazan ben kepçe...
Cepte üç-beş kuruş harçlık...
Hedef: “Ne kadar çok gezersen kârdır” ilkesinden hareketle...
İt ayağından paça yemiş gibi durmak bilmeksizin turlamalar...
Ne diyelim, artık yaşlandık...
Selâm olsun o günlere...

Yalnız Kasımpaşa’daki ünlü Geyikli sinemasını asla unutamam...
Sürekli üç film oynatıyor...
İlki derin mevzulu, belli ki başyapıt...
İkincisi avantür, sıradan...
Üçüncüsü hafif erotik, o tarihlerde henüz seks furyası patlamamış...
Şimdilerin hacısı dansöz Leyla Sayar’ın bacağıyla idare ediyoruz...
Ve salonda kesif bir duman...
Halkımız esrar içiyor...
Sanırsınız Toma’lar içeriye gaz sıkmış...
Herkes mutlu, kayık gibi...
Gönüller aheste çekiyor kürekleri!
İşte, tam da o sırada; bir anons...
“İnsanoğlu Ay’a ayakbastı”...
Demek ki günlerden “20 Temmuz”...
Islıklar naralar eşliğinde bir alkış, bir alkış...
Uygarlığın geldiği son nokta, insanlığın en büyük zaferi...
Nasıl da heyecanlıyız, sevinçliyiz...
Sanki Türkler Amerika’yı keşfetti...
Ah Sultanımız ah...
Seninle yaşadıkça, veya sana katlanmak zorunda kaldıkça
kim bilir daha neler görüp, yaşayacağız?

Neyse, madem Kasımpaşa’dayız...
Sohbeti ilerletip bugüne gelelim...
Geçenlerde yine oradaydım...
Bu kez Kulaksız’da, Demir Döküm işçiliğim sırasında kaldığım mahalle...
Esnaftan tanıdık birkaç kişiye uğradım...
Balıkçı, pideci, tek tekçi vs...
Bay RTE’nin doğduğu, çocukluğunun gençliğinin geçtiği evi gösterdiler...
Sanırım çok yakında müze olur...
Süleymancıların merkezi caminin yanı başında...
Yakışır ustama...
Nasıl olsa Atatürk’ün izinde...
Kesinlikle sol gösterip sağlamalı...
Ki daha uzun yıllar başımızda kalsın!

Bak gördün mü sevgili Şirin...
Bir yazın beni nerelere sürükledi...
Hiç istemediğim hâlde lâfı dönüp dolaştırıp getirdim Tayyip Amcana...
Sağlık olsun...
Söz, bir dahaki sefere O’nsuz yazacağım...
Tabii becerebilirsem...
Zor ama en azından deneyeceğim...
Biga’ya İstanbul’dan selâmlar...
Ve yeni İstanbul yazılarınla buluşmak umuduyla...
Şimdilik hoşça kalın.

Hiç yorum yok: