bir şair vardı, öğretmen

06 Ekim 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
06/10/2014 11:27

Bimen Şen

A+
A-
“Ebedî nâzımıdır sanat-ı feryâdımızın
Öperiz ağzını hep Bimen-i üstadımızın!"

                                                                  Süleyman Nafiz
 
 

Bimen Şen, faslın büyük ustası.
Asıl adı: Bimen Dergazaryan, soy sop açıklamasını “asıllı” takısıyla yapmayı sevmem,
ayrıca doğru da bulmam…
Neysen o, veya nasıl hissediyorsan, gerisi de hikâye!
Üstadımız Ermeni, 1873 Bursa doğumlu, babası Gaspar Dergazaryan din adamı.
Müsikişinas bir aileden geldiği için sesinin güzelliği dikkatleri çekip
çocukluğunda kilisede ilâhi okumaya başlamış…
Ve kazandığı başarı kısa sürede çevresine yayılmış.
Daha on bir yaşındayken Bursa’yı ziyaret eden Hacı Arif Bey’e takdim edilmiş…
Birkaç şarkı, meşk derken sesini çok beğenen üstat İstanbul’un yolunu tutmasını
tavsiye etmiş…
Ah İstanbul ah, sen nelere kadirsin!
Başlangıçta aile şiddetle karşı çıkmış…
Söz dinler mi Bimen, bir kış günü ver elini İstanbul, henüz on dört yaşında…
Kahramanımızın hayat macerası da asıl bundan sonra başlar.

Yanında getirdiği para kısa zamanda suyunu çeker, hoş geldin açlık sefalet!
Ne yapacak, yokluktan ölecek değil ya!..
Ayrıca “Aç sanatkâr kilise duvarını deler”
Ver elini kilise, bülbül sesiyle yine ilâhiler…
Şans işte, bir soydaşının dikkatini çeker, adam bankerdir.
Sahip çıkar, iş güç sarraflık, hayata dört elle sarılış, artık kıçı kurtarmıştır Bimen.
Ünlüdür, öyle ki…
Sık sık M. Kemal’in davetlisi olur, Dolmabahçe’de en güzel şarkılarını terennüm eder.
Sanatkârımız aslında herhangi bir enstrüman çalmaz, hatta nota dâhi bilmez…
O sadece besteler, dostları da notaya çeker…
Ama ne eserler, klasikçiler iyi bilir, bilhassa fasılcılar…
Derya deniz şaheserlerdir, Bimen Şen’siz fasıl olmaz.

Bilirsiniz, âdettir; Bayram günleri arifeden mezar ziyaretleri başlar…
Sonsuzluğa göç eden yakınların ruhları şad edilir.
Ben de Feriköy’deydim, Ermeni mezarlığında.
1943 yılında vefat eden üstadımızın mezarını arayıp buldum…
Süleyman Nafiz’in dediği gibi,
“Ebedî nâzımıdır sanat-ı feryâdımızın” muhteşem sesini, bestekârını…
“Fatiha” okuyamadım, zaten bilmem, aslında çocukken ezberimdeydi…
Ah yıllar, belki de yaşlılık!
Neyse, dua yoksa şarkıda mı yok?
Başladım ufaktan ufaktan “Cevrin beni öldürse de aşkından usanmam…”a…
Peşinden “Derdimi ummana döktüm…” adlı eserine…
Gülümseyerek Papaz Efendi yanaştı yanıma…
Dedi ki, “Muhterem yakınınız mıydı?”…
“Evet” dedim, “İnsandı, insan gibi insan, ince ruhlu, sanatkâr, üretken”…
“Şimdilerde nesli tükenen!”

Başladık derin sohbete…
O da keman çalarmış, ben de ud…
İlk fırsatta buluşmaya söz verdik, Bakırköy’de, Agop Çavuşyan’ın yerinde…
Yüreğimizde Bimen Şen, en güzel şarkılarıyla aziz ruhunu şad edeceğiz…
İki insan el ele, gönül gönüle.

Not: Üstadın beş yüz kadar bestesinden günümüze ancak iki yüz ellisi ulaşmıştır…
Buna da şükür, ya sevgili Hrant gibi tümden yok edilseydi?

Hiç yorum yok: