bir şair vardı, öğretmen

14 Ekim 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
14/10/2014 09:15
      

İsyan zamanı!

A+
A-
“Danışmanını söyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana”
Atalarımız yıllar önce böyle bir tespitte bulunmuş, ne kadar da doğru…
Danışman dediğimiz kılavuzlar günümüzde turnusol kâğıdı gibiler…
Bak danışmana, lidere not ver, ne güzel iş…
Öyleyse birlikte göz atalım…
Örneğin Makedonyalı Büyük İskender, bilirsiniz cihan fatihi…
Danışmanı felsefeci Aritotateles…
Gelelim bizim fatihe, Ortadoğu maydanozuna…
Danışmanı Yiğit Bulut, mesleğini inanın bilmiyorum, galiba profesyonel yağcı…
Öyle diyorlar, benim paylaştıklarım sadece duyduklarım…
Yoksa elinde zeytinyağı tenekesi görmüşlüğüm yok, bilesiniz istedim.
Neyse, mevzuyu dağıtmadan geçelim ana muhalefetin başına…
Elbet onun da danışmanı var…
Adı: Mehmet Bekaroğlu, çiçeği burnunda CHP’li, uzmanlığı din, yani ilâhiyatçı.
Ya Bahçeli, yazmaya gerek var mı bilmem…
Onunkisi kurt, cinsiyeti dişi, adı Asena, Devlet Bey kuyruğunda sürekli seyahat eder…
Hayırlı yolculuklar!
Sonuncusu Demirtaş, “kambersiz düğün danışmansız siyaset olmaz” ilkesinden hareketle
uzanalım İmralı’ya, danışmanların en kralı orada ikamet eder.
Yön verir Kürt siyasi hareketine, heyetler ağırlar, kitap yazar, top oynar, miki filmi seyreder…
Özeldir, Mandela olmak ister ama eli kanlıdır…
Onun eylemleri neticesinde milyonlarca yürek yaralıdır…
T.C. ne kadar yanlış yaptıysa O da karşılık vermiş, misliyle yapmıştır…
Bilanço kırk elli bin ölü, sönen ocaklar, toprağa düşen fidanlar…
Sonuç itibariyle hazin bir sürecin başkahramanıdır…
Ne diyelim, Allah sonunu hayretsin!
Evet, kel âlâka ama Letonya’yı da yenemedik…
Canım sıkkın, yabancı dostlarımın yüzüne bakamıyorum, tavırlarıyla âdeta alay ediyorlar…
Ve diyorlar ki, “gidin kumda oynayın!”
Yeni öğrendim, orijinal Fatih’in (Terim) yıllık maliyeti 14 milyon Avroymuş…
Deli para, “nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa?”
Bu adamla olmaz, çünkü Kasımpaşalı familyasından, orijini Adana…
Mimikleriyle duygularını ifade edip daima kaş göz oynatıp dudak büker,
silah sever, racon keser…
Sanırsınız atıcılık millî takımının başında!
Kabadayıdır, ağzı bozuktur, yeri gelir televizyon ekranlarından küfür eder…
Asla rol model olamaz, O’ndan olsa olsa otobüs terminali kâhyası olur ki…
O bile zor, öncelikle müşterileri ikna edemez!
Öyleyse kim?
Joachim Löw diyeceğim ama O’nu da kovduk…
Aynen Hezârfen Ahmed Çelebi gibi.
Biliyorsunuz, yeryüzünde ilk uçan insan.
17. Yüzyılda yaşamış, IV. Murad devrinde…
Takmış kanatlarını koluna, çıkmış Galata kulesine, bırakmış bedenini boşluğa…
İstikâmet Üsküdar, şıp diye konmuş Doğancılar meydanına…
Müthiş, daha buhar enerjisi bulunmamış, sanayi devrimi çok uzaklarda…
Hezârfen uçuyor bir kıtadan bir kıtaya…
Ülke ayakta, dünya alkışlıyor…
Ah tanrım, böyle başarıları ne kadar da özledik, hasret kaldık toplumsal sevince!
Peki, sonra…
Padişah bir kese altın vermiş Ahmed Çelebi’ye, sonra sürgün, ta Cezayir’e…
Neden?
Osmanlı ürkmüş bilimden fenden…
Ve asırlar sonra yalancı pehlivanlar, sahte fatihler türemiş memlekette…
Biri en tepede, diğeri millî takımın başında…
Netice ortada…
Karar sizin, memnun mutluysanız “yola devam” deyin…
Yoksa “isyan” edin…
Evet, İSYAN…
Varsa aklınıza gelen başka çareler, lütfen aşağıdaki elektronik adresime mail çekin…
Ki kollektif düşünüp tez zamanda bu belâları defedelim!
macitcununoglu@gmail.com

Hiç yorum yok: