bir şair vardı, öğretmen

25 Ekim 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
25/10/2014 18:21

       Freud'un izinden...

A+
A-
Antalya’da yaşayan dostum Gürol Belen diyordu ki,
“İnsan yaşlanınca hobisi de lobisi de olacak”...
Ne kadar da doğru bir söz!
Evet, yalnız yaşlılıkta değil, hayatın tüm aşamalarında hobi de lobi de önemli...
Yoksa sevgisizlikten, yalnızlıktan insan çürür...
Çok yaşasa bile çeşmesinden su akmayan pınara dönüşür...
Tek başına kalmak, hiçbir şeyden tat almamak...
Aman tanrım, ne kadar fecii...
Hani derler ya “Yalnızlık Allah’a mahsus”...
Yürekten katılıyorum...
Herhalde dünyanın en zevkli uğraşı sevdiği işi yapmak...
Bir de dostlarınızla, arkadaşlarınızla kalabalıksanız...
Değmeyin keyfine...
Kalan ömrünüzde geçirdiğiniz her gün bal olur, şeker olur...
Yudum yudum içersiniz, koklarsınız...
Ayrıca sevgi gibisi, aşk gibisi var mı?
Gezdiğiniz her köşe, fotoğrafladığınız her kare, dokunduğunuz her yürek...
Gönüllerde heyecanla taşınan hayatın nazar boncuklarıdır...

Ne dersiniz, tespitlerim fazla mı romantik?
Varsın olsun, zaten duygusal bir kuşağın son temsilcileriyiz...
Biraz da biz döktürelim, yazalım çizelim...
İsteyen beğenir, istemeyen arkasını döner...
Yeter ki kalpler huzurla dolsun...
Yaşasın hobiler, lobiler...
Yalnızlık tanrının, renkli hayatlar bizlerin olsun!

İşte bu duygular içinde dün akşam dostlarımla birlikteydim...
Orhan’la, İbrahim’le, Yakup’la, Öner’le, Nazmi’yle, Ali’yle...
Ve iki gün önce Antalya Film Festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü alan
Ömer’le...
Ki bu kişiler hepsi kendi alanlarında değerler...
Öylesine ki, yazar, yönetici, yayıncı, oyuncu, editör...
Hepsi bir arada...
Anlayacağınız sağlam kadro!

Adres: Moda’da bir teras katı...
Aziz İstanbul dört bir köşesiyle ziyafet çekiyor...
Boş verelim yenileni, içileni...
Kadim dostlar arasında sohbet önemli...
Ne mi konuştuk?
Merak etmeyin, memleket meseleleri, ülkeyi kurtarmak geçmişte kalmış...
İnanmayacaksınız ama yalnızca kadın...
Evet evet, yalnızca kadın konuştuk...
Aşklarımız, sevdalarımız dillendi...
Gönül tellerimiz titredi...
Herkes sermayesi kadar eteğindeki taşı döktü...
Yine de ve inatla kadın denen kutsal varlığın peşine takıldık...
Aman da aman, ne hikâyeler...
Müstehceninden namuslusuna...
Sohbetimizde yalnızca ve yalnızca kadın vardı!

Denilebilir ki, “açlar, görgüsüzler”...
Evet, itiraf ediyorum; açız ve görgüsüz...
Lâkin insanız, sevgiye muhtaç aşka hasret...
Ortak paydamız Freud akrabalığı...
Anlayışlıyız; özeleştiri yeteneğimiz gelişip empati sınırlarını aşmış...
Güzel insanlığı kovalayan dürüst canlarız...
Yetmez mi?
Ayrıca hakkımız değil mi?
Ne dersiniz?

Hiç yorum yok: