bir şair vardı, öğretmen

05 Ekim 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
05/10/2014 09:27

        "Caz yapma, ayağa kalk!"

A+
A-


“Her toplumun içsel yazgısı vardır ve bu yazgının değişmesinin nedenleri
tanrısal değil doğaldır.”

                                         Glambattista Vico

Ünlü İtalyan filozof böyle diyor…
1668 - 1744 yılları arası yaşamış siyaset felsefecisi, tarihçi, hukukçu.
On yedi, on sekizinci yüzyıllarda Osmanlının neyle meşgul olduğunu
bir tarafa bırakıp Türkiye burjuva sınıfına gelelim…
Hem var hem yok…
Hem asil hem soysuz (köksüz)…
Batılı akrabaları devrimci, yerli malı sömürgen, aşağılık…
Palazlandığı süreç “ithal ikameci” düzen…
Elliler, altmışlar, yetmişler.
Yüzyıllık tarihimizde olumlu hiçbir rolü yok…
“Ecevit Hükümeti” devrilmesi hariç(!)…
Devletle sarmaş dolaş, kabineye bakan verecek kadar.
Askerle dost, darbelerin şakşakçısı, işkencelerin idamların iştahlı seyircisi…
Sonuç itibariyle bir tuhaftır Türkiye burjuvazisi.

Öncelikle “aydın” sevmez…
Bilhassa solculardan nefret eder…
Sanır ki ülkede devrim olup malı mülkü elinden gidecek!
Nerdeee?
Evet, ülkede devrim oldu, siyasal İslâm partileşti…
Ve devletin en tepesine çöreklendi!
Sandıklaymış, millî iradeymiş…
Geçiniz efendim...
Ne demişti Erbakan: “İmam-Hatipler arka bahçemiz”
Şimdi o bahçeler “Has Bahçe”ye dönüştü…
Gitmeyene kötü gözle bakılır oldu…
Din iman maskesi altında gericilik yobazlık resmî politikamız…
TOKİ dünyevi, Diyanet uhrevi hayatın düzenleyicisi…
Ne gariptir ki burjuvazimizde tık yok!

Tarihin karanlıklarına ilerleyelim bakalım…
Daha nelerle karşılaşacağız?
Yalnız hakkını yemeyelim, burjuvazimiz festivaller düzenler…
Müzeler açar, sanat galerilerine öncülük eder.
Seçkincidir, resimden müzikten şaraptan anlar…
“Kadın/Moda” derseniz, iyi takip eder…
Defileden avrat seçer, bazıları gecelik bazıları kalıcı olur…
Maksat güzel çocuklar doğup yetişsin!

Biliyorum, mübarek bayram günü bu mevzulara girmek hoş değil…
Yerden göğe kadar haklısınız, ancak ne yapayım elimde değil…
Metin Göktepe geliyor aklıma (zaten hiç çıkmıyor)…
Döve döve, işkenceyle nasıl da öldürdüler?
Öldüğünde yirmi sekizindeydi…
Aynı tarihlerde caz dinliyordu TÜSİAD…
Ya biz, bizler…
“Suçlu ayağa kalk, caz yapma” bile diyemedik…
Çünkü paramparçaydık, savrulmuştuk, yalnızdık ve kendimizi arıyorduk…
En az onlar kadar suçluyduk…
Takılmıştık “28 Şubat”ın ayak sesine…
Mucize bekliyorduk…
Yıl: Bin dokuz yüz doksan altı…
Mevsimlerden karakış…
Akıp gidiyor hayat…
Metin’siz, Berkin’siz…
Burjuvazimiz yine caz dinliyor, hicaz makamında…
Arabın yalellisi karışmış saksafonun sesine…
Sahnede seçilmiş serseri…
Burjuvazinin önü ilikli ve kıçını dönmüş ülkenin hakikatlerine…
Elbette bence!

Hiç yorum yok: