bir şair vardı, öğretmen

20 Ekim 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
20/10/2014 09:27

      Bakırköy'den...

A+
A-
Yirmi altı yıl önce bugün (20 Ekim 1988) İngiltere IRA mensuplarıyla
yapılan röportajları yasakladı!
Bak şu işe, demokrasinin beşiğine yakışıyor mu?
Yakışsa da yakışmasa da elin hükümeti yasaklıyor işte!
İngilizler konulan “yasak” karşısında ayaklanmışlar mıdır, hiç sanmam...
Herkes güle oynaya yoluna devam etmiştir...
Ne de olsa medeniyet diyarı, üzerinde güneş batmayan imparatorluğun
son mirası, adı: İngiltere, krallığı var, ilerisinden olmasa bile orta karar
demokrasisi var...
Keyifli iştir AB vatandaşı olmak ve her şeye rağmen Türkiye’yi özlemek...
Emin olun; testten geçmiştir, Hyde Park’ı gezerken özgürlüğün yüceliği teneffüs edilmiş...
Ve inadına özlenmiştir Gülhane Parkı, Ceviz ağacı, dibinde Nazım.
Az ilerde deniz ve martılar...
Aşka sevdaya dair ne varsa, İstanbul sizi cömertçe kucaklar...
Yahya Kemal’in, Orhan Veli’nin kenti...
Boğazın kuzeyden esen serin rüzgârları eşliğinde.
Yelkovan kuşlarının kanadıyla selâmlar.

Dün Sırrı Süreyya ve arkadaşlarını Kandil yollarında gördüm...
Mutluydular, gülümseyerek dağa tırmanıyorlardı...
Karayılan’ın, Karabıyık’ın huzuruna...
Barış umudu, bir süreç...
Elbette gereği yapılacak...
Organizatörü MİT Müsteşarı Hakan Fidan...
Proje sahibi hükümetin özelinde devlet...
Kısaca T.C. diye anılır...
Amaç ateşkesin devamı, akan kanın durması...
Anadil de eğitim tartışmalarından yola çıkarak özerklik, otonomi, federasyon...
Ve yüksek huzurlarınızda Misak-ı Millî’den vazgeçen Türkiye...
Nihayetinde herkes kendi yoluna...
Hayırlı işler Türkler, kolay gelsin Kürtler!
Hoş geldin İmralı güzeli...
Anadolu halkları hasretle seni bekler...
Barışın, kardeşliğin mimarı(!)
Yer beğen; Çankaya’da mı, Ak Saray’da mı oturmak istersin?
Yoksa ada da mı?
Bilirsin deniz havası iyi gelir çürümüş beyinlere...
Bir villa, enternasyonal bir sekretarya...
Neden olmasın...
Burası garabetler ülkesi...
Apo’ya “sayın” diyen beş yıl hapis yatar...
Demeyen on yıl!..

Offf be, ne matrak...
İlk fırsatta İRA olaylarını incelemeliyim...
Bu konuda epeyce film izledim, ama yetmez...
MI6 (İngiliz Gizli Sevisi) müsteşarı ile görüşmeliyim...
Bir de Elizabeth’le...
Gerisi kolay, nasıl olsa bu yazıyı Bakırköy’den yazıyorum...
Değerli Erol Çevikçe’nin son yazısında belirttiği adresten...
Ve ağlanacak hâlimize sürekli gülüyorum...
Başımda huni, yüreğimde memleketim!

Hiç yorum yok: