bir şair vardı, öğretmen

01 Aralık 2013

Dedenin rüyası


Torunumun bugün yaş günü, üç yıldır gezegende.
Zaten uzak yakın çevremde tanımayan kalmadı.
Nedenine gelince; ah bu sanal dünya yok mu?
Bir de benim gibi görmemiş olursanız, bir yerlerini koparmaya da
lüzum yok, çek fotoları koy Face’e…
Cümle âlem tanısın!

Bazen düşünüyorum da, kuşağımın bebeklik, çocukluk devirlerinden
kaç fotoğrafı var veya ilki kaç yaşında çekilmiştir?
Belki ilkokula başlarken, haydi abartayım, askere giderken!
Üstelik benimki kız torun, ne koparılacak burnu, ne askere gidecek hali var…
Sadece ve sadece fotoğraf çekmeyi hastalık derecesinde seven bir dedesi var!

Lâkin torun büyüdükçe ailede hakîm olan rüzgâr ve haklı olarak…
“Yavrumuz hangi ortamda yetişecek?”…
Laik demokrat sorgulayan bir eğitim sistemi mi?
Yoksa dinci, dogmatik, biat kültüründen esinlenen mi?
Ateş bacayı şimdiden sarmış, bir korkular bir endişeler…
Sormayın gitsin!

Dede yüreği işte, çaresizliklerine umutsuzluklarına dayanamıyorum.
Eski ideallerim olsa, gençlik günlerindeki gibi…
“Dayanın evlâtlarım, devrim günleri yakın” diyeceğim ama…
Heyhat!
Nerde o devirler?
Hayâllerimizin hepsi yalan oldu…
Üstelik kâlp teklemiş, bel bükülmüş, hastane köşelerinde geçiyor ömürler!

Yine de bu halimize şükür, beterin beteri var!
Bir de başımızda Sultan, öylesine mutlu ediyor ki halkımızı…
İnkâr etmek için nankör olmak lâzım!

Dostlarım tanır, okurlar için yazayım…
Torunumun adı: Su
Doğuştan solak, bütün üstün zekâlılar gibi…
Yabancı mürebbiye yüzünden derdini anlatamazsa da…
O I-Pet denilen nesne yok mu, her fonksiyonunu bilir!
Hele Ayiştayın amcasının izafiyet teorisini…
Sitefan Havkink’in “Kara Delikler”ini...
Bir de Azimov’un “Patlayan Güneşler”ini…
Sular seller gibi anlatır, canım benim; her şeyin farkında!

Anlaşılıyor ki dedesinin martılarının peşine düşüp yüzünü semaya çevirmiş…
Kesin geleceğin astroloğu, ne de olsa zamane çocuğu, almış paranın kokusunu!
İşin garip tarafı; “Inti-Illimani” hayranı, nerden duymuşsa sürekli dinliyor…
Ailecek Hasan Abimizi (Mutlucan) tavsiye etsek de, pek itibar etmiyor!
Neyse, ben her zaman söylemişimdir; “şimdiki çocuklar harika!”
Bizimki de aynen öyle!

Fakat ve de maalesef yetmiyor işte.
Kızım ve damadım bakıyorlar günümüze, gidişata…
Her geçen gün karanlığa sürükleniyor Türkiye!
Aslında güveniyorlar sultanımıza…
İkinci çocuk garanti, üçüncü potada…
Ne de olsa itimat meselesi…
Türbanı da taktın mı biricik torunuma, bir de koca…
Ne gerek var eğitime, birey olmaya, özgürlüğe, ekmek parasına…
Kul köle olsun herifine!

Allah yazdıysa bozsun diyeceğim ama artık kocadım…
Ahir ömrümde torunlarımın saadetini görmek isterim!
Niye olmasın?
Lâkin yarın bir gün Su Hanım çıkar da:
“Dede, dede… Bırak her şeyi, M.Kemal’den utanmadın mı?” derse…
İşte o an bittim, hem aydınlığımdan hem insanlık onurumdan
vazgeçtiğim için yerin dibine geçerim…
Bir daha çıkmamacasına!

İyi ki doğdun Su, iyi ki varsın!
Sevgili okurlarım görgüsüzlüğümü lütfen bağışlasın…
Tüm çocuklarımıza aydınlık günler dilerim…
Tez zamanda, bugünden yarına, acilen…
Çünkü onların gülmelerine, barış çığlıklarına tanık olmak
hayatın en büyük mutluluğu olsa gerek…
Bu duygular içinde iyi pazarlar efendim…
Sürç-i lisan ettiysem affola!

Torunum Su ile-15 Ekim 2013



                                                              Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: