bir şair vardı, öğretmen

28 Aralık 2013

Hırant'ı düşünürken...


Macit CÜNÜNOĞLU

 

 
 
Balyanlar 18. ve 19. yüzyıllarda saray mimarı olarak Osmanlı tarafından
yaptırılan birçok önemli esere imzasını atan Ermeni ailesidir.
Birkaç tanesini hatırlatayım, gerisini siz tasavvur edin.

- Dolmabahçe Sarayı
- Yıldız Sarayı
- Beylerbeyi Sarayı
- Çırağan Sarayı
- Valide Sultan Sarayı
- Defterdar Sarayı
- Dolmabahçe  Camii
- Aksaray Camii
- Ortaköy Camii
- Nusretiye Camii
- Küçüksu Kasrı
ve onlarca eserle bu liste uzayıp gider…

Ki sadece çok azını sıraladığım eserler İstanbul’u İstanbul yapan eşsiz
örnekler ve sanatsal özellikleri ile de yerli yabancı turistlerin başlıca uğrak yerleridir.
Gotik ve barok sanatından esintiler taşıyan yapılar âdeta İstanbul’un incilerle
bezenmiş kolyeleri olup, yeryüzünde bu kadar güzel fotoğraf veren başka bir kent yoktur.

Gel gör ki son yılların modası ve teknolojinin getirdiği nimetlerden yaralanma
adına pek çok kutsal mekânda elektronik panolar vardır, dinsel öğütlerin ayetlerin yer aldığı.
Bir tanesi de Kadıköy meydanına bakan Sultan III. Mustafa İskele Camii girişinde…
Basından okudum, Hristiyanların Noel Bayramı’na denk geldiği gün Maide Suresi’nden
51. Ayet ışıklı panoda boy göstermiş, binlerce insanın önünden geçtiği cami duvarında…
Ayet diyor ki,
“Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlara birbirinin
dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse kuşkusuz o da onlardandır.”


Cahil çirkinliği sosyal medyaya yansıyınca Kadıköy Müftüsü yazının yanlış
anlaşıldığını, Hristiyanların hedef alınmadığını ve ayetin kaldırıldığını ayrıca
İstanbul Müftülüğü tarafından soruşturma başlatıldığını ifade etmiş…
Ne diyelim, 21’inci yüzyılda yaşadığını henüz fark etmeyen canım ülkeme yakışır!
Bir ırka dayalı faşizm vardı, insanlığın baş belâsı…
Bir de dine dayalı faşizm hortlasın, hoşgeldin hoşgörü çağı…
Ne yer ne içersin?
Lâkin bizim buralarda maalesef hoşgörüye ihtiyaç yok…
Çünkü sultanımız sayesinde “Tek Bayrak, Tek Milliyet, Tek Din”   
altında geçinip giden asîl bir milletin efradıyız!

Zaten az kaldı, biraz daha gaza basarsak kökünü kazıyacağız Rumların,
Yahudilerin, Ermenilerin…
Dilerseniz son tiraj durumuna bakalım:
Rumlar: 2.200
Yahudiler: 17.000
Ermeniler: 57.000
Ve toplumsal tahammül: 0 (sıfır)


Aslında bugün ecdadımızdan, padişah eşlerinden söz edecektim…
Soylarından, soplarından…
Fakat şu Maide suresinin 51. Ayeti yok mu, iyice iştahımı kaçırdı…
Bir de sultanımızı dinledim, Üsküdar da konuşuyordu…
Kefenden, savcıdan, HSYK’dan, emniyetten dem vuruyor…
Toplanan güruh karşılık veriyor;
“Dik dur eğilme, bu halk seninle!”

Kafiyedeki ses uyumuna hayran kaldım ve Hırant geldi aklıma…
Yakında ölüm yıldönümü…
Her yıl olduğu gibi katledildiği yerde olacağım, bir avuç on binlerle…
Ellerimizde karanfil, yüreklerimizde derin sızı…
Haykıracağım sonsuzluğa;
“Yaşadıklarımız rüya mı yoksa hayâl mi?”

Anlıyorum ki insanlık çoktan ölmüş, öyleyse Fatiha eşliğinde bir ayet
gönderelim, yine Tanrı kelâmından Hırantcığımın aziz ruhuna, içinde güvercinler olan.
Gelinen durum ne kadar acı; siyasetiyle, hukukuyla, adaletiyle, inançsal boyutuyla…
Nereye elinizi atsanız elinizde kalıyor, nereye dönseniz karanlık…
Galiba ülkemizde ağır bedeller ödenecek ve güneş geç gelecek…
Düşman yaratma kültüründen beslenen efendiler başımızda olduğu sürece!

GAZETEMEN

.

Hiç yorum yok: