bir şair vardı, öğretmen

05 Aralık 2013

İlkesizliğin dayanılmaz cilveleri!

Macit CÜNÜNOĞLU
05/12/2013 06:22

 

 
 
Politikanın duayeni değerli Erol Çevikçe diyor ki,
“seçmen kendinden bildiği liderin peşine düşer ve iktidara taşır.”
Ne kadar haklı, yürekten katılıyoruz.
Geçen günlerde Acun Ilıcalı’yı izliyorum, CNN ekranında…
Cüneyt Özdemir soruyor “O” cevaplıyor.
Sevimli genç, büyük bir samimiyetle döktürüyor…
“Hoca efendiyi de, Tayyip abiyi de severim!”       
Ne diyelim, Allah muhabbetlerini artırsın…
Yakışır böyle başa böyle tarak!

Ilıcalı halkın büyük çoğunluğunun sevgilisi…
En azından yaptığı işlerle, reyting şampiyonu, daima bir numara…
Uzun yıllardır da vergi rekortmeni…
Uçaklar, yatlar, katlar, hamamlar…
Yaşamı gerçekten göz kamaştırıyor, müthiş bir saltanat!
Helali hoş olsun, asla yan bakmayız, ne de olsa çağımız serbest piyasa!

Yalnız konuşmasında bir gerçeği daha ifade ediyor…
“Televizyoncu halkın nabzını tutmayı iyi bilmeli!”
İşte bütün mesele veya sığ siyasetin açmazı…
Ve yerden göğe haklı.
Halkın nabzını tutmadın mı, bir de küçümseyip tepeden baktın mı?..
O nabzı taşıyan bilek kol olup protest bir kimlikle geri dönüyor…
Aynen seçimlerde olduğu gibi…
Ve ondan sonra başlıyor el sallamaya; “öperim seni!”

İşte bu yüzdendir ki siyaset Acun’un prodüksiyonlarına, magazine benzemez…
Ciddiyet, projeler, inandırıcı vaatler ister.
Sayın Çevikçe’nin vurguladığı gibi “halkın kendisi olmak” zor iştir…
Bazıları bu tespitleri sürüye katılmak olarak algılayabilir…
Veya halka rağmen bu çağda Jakobencilik oynamak isteyebilir.
Onlarda boyunun ölçüsünü alıp kıçlarının üstüne otururlar!
Bakınız yakın tarihimizin seçim sonuçlarına; kim ipi göğüslemiş…
Kimler nal toplamış, üzerinde lütfen uzun uzun düşünün!

Evet, eli kulağında seçimler var, yaklaşık dört ay sonra…
Takke düşüp kel görünecek!
Yine de “umut” sosyal demokratların ekmeği, ye Macit ye!
Neyse ki başta İzmir olmak üzere sahiller garanti.
“Rakı-Balık” perspektifinden bakıldığı zaman koordinatlar,
özgürlük alanları fena değil…
Manzarayı, taraflı tarafsız anketçi esnafının açıklamalarını gördükten sonra;
yine de tanrının sevgili kuluymuşuz diye şükrediyor insan!

Ya tersi olsaydı, hafazanallah…
Düşüncesi bile tansiyonumu yükseltip kâlbimi sıkıştırıyor…
En iyisi mi herkes olduğu yerde kalsın; Amedli Amed’de,
Rizeli Rize’de, Çeşmeli Çeşme’de, Tuşbalı Tuşba’da…
Yeter ki atmosfer aydın doğanlardan, ak doğanlardan,
er doğanlardan arınmış olsun…
Çünkü ne milliyetçi bezirgânlara tahammül kaldı, ne dinci simsarlara.

Fakat Cemaat ile iktidar arasındaki son çatışmadan sonra siyaset
bambaşka mecraya sürüklendi…
Elbette mesele salt dershaneler değil…
Boşanmaya karar vermiş çiftler gibi iki tarafta hâkim önüne çıkıp;
-pardon kamuoyu- enkaz temizliğine başladılar!
Sızlanıp arabesk usulde nağme yapıyorlar; “biz ayrılamayız”
Hâlbuki acar gazeteci Baransu imzalı bavulların kapağı yeni açılmıştı ki…
Haber yıldırım hızıyla gündeme düştü; Ankara’da barış çubukları çoktan içildi!
Ne demeli bilmem ki, bu uzlaşma vatana, millete, Îslam âlemine hayırlı uğurlu olsun!

Fakat bir sürpriz de Amerika’dan geldi.
Sevgili önderimiz Kemal Kılıçdaroğlu kahvaltıdaymış…
Hem de kiminle?
Duysam da inanmam, Cemaatle!
Bakın görün; başımıza taş yağacak…
Kusura bakmasın değerli CHP...
Eğer halkın nabzını tutmak bu ise…
Bizlere müsaade.

Hiç yorum yok: