bir şair vardı, öğretmen

07 Aralık 2013

"Umut" emekçinin ekmeği!

Macit CÜNÜNOĞLU
07/12/2013 07:29

 

 
 


Siz de görmüşsünüzdür, hemen hemen tüm gazetelere vermişler.
Ben Hürriyet de gördüm, tam sayfa, başlığı;

                    “HANİ BİN YIL SÜRECEKTİ?”

Altında elli civarında dernek ve vakfın imzası, tek kelimeyle “28 Şubat”ı
mahkûm ediyorlar, helâl olsun, mangal gibi yürek varmış adamlarda!
İlânın içeriği malûm, Sultan’ın üslûbu; “Millî irade”, “Meclis” vesaire.
Elbette Hürriyet gibi gazetede yayınlanması manidar, çünkü söz konusu
gazetenin o günkü yazar kadrosunun önemli bir bölümü darbecilerin
arkasında durmuş, ortalığı fişekleyerek insan avına çıkmışlardı!
Fakat 16 yıl niye beklediler, doğrusu ya, tam anlayamadım.
Demek ki vakti zamanı gelmiş, davası devam eden melânetin iyice
burnunun sürtülmesi gerekiyormuş, olabilir, ülkede özgürlük var!
Ancak şaşılacak iş, “1000 yıl”ın mucidi komutan dışarda…
O da ayrı bir mesele!
Üstelik bu dayılanma karşısında gıkı çıkmıyor paşanın, anlaşılıyor ki
sükut ikrardan gelirmiş, hele bu devirde, maazallah!

İlânın zamanlaması da ilginç, çünkü “28 Şubat”ın yıldönümü değil…
Lâkin ülkemiz seçim potasına girmiş, sazı eline almış Sultanımız!
Mahpus yattığı ilçede dört aylık mahkûmiyetini ballandıra ballandıra
necip halkımıza anlatıyor ve hızını alamayıp kaldığı hücreyi üniversiteye
benzetiyor!
Bir de bugünlerin hazırlığına o tarihlerde başladım demez mi?
İnsanın aklına ister istemez “Kavgam”ın yazarı düşüyor ama o kadar da
değil deyip kötü düşüncelerden süratle uzaklaşıyorum.
Ne de olsa arkasında yüzde elli oy, memlekette “İleri demokrasi” var!

Lâkin Allah eksikliğini göstermesin, hapishanelerimiz…
Sağolsun hükümetimiz, onca paket servise koyuyor, bana mısın demiyor…
Ağzına kadar dolu, çoğu da maalesef düşünce suçlusu.
Belki şiir okumamışlar ama düz yazı kaleme almışlar, yine de içeri
tıkılmak için yeterli sebep, hele de iktidarın kuyruğuna bastıysanız!
Dolayısıyla bu ülkenin idaresine güvenilmez, ayrıca taraf olmaya hiç gelmez.
Çünkü oldum olası bu topraklar özgür düşünceyi sevmez…
İtirazı olan varsa, öyle çok uzaklara gitmeye lüzum yok, son elli yıla
bakalım, ne adaletsizlikler çıkacak karşımıza?

Sizi bilmem ama ben sıkıldım…
O nedenledir ki kendimi dağlara, taşlara, parklara atıyorum.
Dün Beykoz korusundaydım, Osmanlı’dan kalan harika mekân.
Belediye tesisleri tesettüre uygun olsa da idare eder.
Asırlık çınarlar, çürümeye yüz tutmuş bir havuz…
Zafiyetten can çekişen üç beş ördek…
Yalnız halkımız yok, olacak iş değil ama koru insansız!

Sebebini sordum soruşturdum, bilhassa cami avlusunda, Cuma’dan çıkanlara…
Aldığım cevaplar ilginçti, alayı söz birliği etmişçesine Tayyip’ten vazgeçmişler…
Çoğu işçi emeklisi; Şişe-Cam’dan, Beykoz Kundura’dan, Paşabahçe Rakı Fabrikası’ndan…
Diyorlar ki, “adam bir şiir okudu, Karun oldu (kulakların çınlasın N. Kurtulmuş)
biz ömür boyu çalar söyleriz, emekçiyiz…
Gelen vurdu giden vurdu, ne gezecek iştah kaldı ne parklarda yürüyecek hal…
O nedenledir ki alçak sürünmeye devam!”

Sevincimi belli etmedim, bir ışık çaktı yüreğimde…
Eğer “aç tavuk” değilsem, bu kez olacak gibi…
Vedalaştım yoldaşlarımla ve sessizce halk otobüsüne binip kalabalığa karıştım.

Hiç yorum yok: