bir şair vardı, öğretmen

12 Aralık 2013

Selâm olsun Adana’ya…

Macit CÜNÜNOĞLU
Macit CÜNÜNOĞLU


Hey gidi Adana hey, efsanevî şehir…
Göçün toprakla harmanlandığı, nasırlı ellerin güneşe uzandığı diyar.
Yaşar Kemal ne güzel anlatmış Torosları, direnişin simgesi İnce Memed’i…
Ya Orhan Kemal, ilmek ilmek dokumuş yoksulluğu alın terini…
Unutulmaz eserinin adı: “Bereketli Topraklar Üzerinde”…
40’lı, 50’li yıllar, Çukurova’ya endüstrinin güneşi henüz doğmakta…
Tan vakti, kartopu pamuk tarlada, sabırsızlıkla bekliyor emekçinin ellerini…
Çünkü toplayan, taşıyan, işleyen, yaratan o.
Tez zamanda buluşmalı çırçırla, çekirdeği bir tarafa, yumuşacık meyvesi tezgâha…
Fakir aşına katacak yağı, dokunan iplik pazen, patiska, basma olup emekçinin
kıçına don, üstüne mintan olacak…
Ve üzerinde ışık eksik olmayan Adana’mızın tarihsel serüveni yüksek huzurlarınızda…
Acılı, hüzünlü, Sapmazlı, Bossalı, Duraklı…
Öyleyse başlayalım kıyısından köşesinden yazmaya, karınca kararınca…
Dokunursak zülfiyare, şimdiden affola!

Adana’ya 70’li yılların ortasında geldim, birer haftalık konaklamalarla,
en az dört beş sefer…
O tarihler sendika işleriyle uğraşıyorum, bugünkü layt hâlimden eser yok…
Kısaca siyasiyim, şanlı işçi sınıfımızı aydınlatmakla meşgulüm ki sormayın gitsin.
Daha “ampul” icat edilmemiş, Sultanımız kısa şortlu, Kasımpaşa arsalarında top peşinde!
Ortalık kan gölü, kahrolası kör siyaset, gençlerimiz bir bir toprağa düşmekte…
Tanrı o günleri bir daha göstermesin, evlât acısını çeken bilir.
Bu arada Selahattin Çolak rüzgârı esiyor Adana’da…
Şöhreti tüm ülkeye yayılmış, devrimci kardeşim benim!
Sözün özü; her taraf politika, her taraf yangın yeri, her taraf direniş!

Sağolsun işçi kardeşlerim şehri gezdirdiler…
Hayatımızda değişiklik olsun diyerek şalgam suyu eşliğinde bol bol rakı içip
kebap yedik, üzerine bir de pavyon, niyet kötü değil…
Maksat Kürdilihicazkâr faslı dinlemek, ne de olsa serde udilik var…
Fakat ne mümkün, sazendeler çalıyor “Adana’nın yolları taştan”…
Yoldaşlarım istiyorlar “İşçi sınıfı marşı”…
Sahnede de dansöz bir güzel kıvırtıyor, yanılmıyorsam Leyla Sayar…
Henüz hidayete ermemiş, bastırıyorum beşliği münasip yerine!

Ha, unutmadan söyleyeyim, dostlarım Adana’nın en zengin mahallesini de gezdirdiler…
Dediler ki, “madem buralara kadar geldin, gör servetin azametini, ihtişamını.”
Haklıymışlar, bu yaşıma geldim, o kadar saltanatı Amerikan arabayı
bir arada görmedim…
Ki devir Anadol, Murat, Reno egemenliğinde…
Bir de Amerikan malı, “Yankee go home” diye bir yerlerimizi yırtıyoruz…
Hırsımız, öfkemiz bir kez daha bilendi…
Pavyondan çıkmışız, saat sabahın beşi, işkembeyi de çekmişiz…
Bir güzel arabaların üzerine işedik…
Ohhh!..
Sefamız olsun!

Lâkin şimdi olsa yapar mıyım?
Asla, keşke bir Amerikan arabam olsa da, (bilhassa Buick)…
Ağzımda puro (halis Küba malı-Fidel markalı) kurulsam direksiyona…
Aydınlattığımız işçi sınıfının burnuna burnuna üflesem…
Ve desem ki, “sürünmek kader değil, siz devam edin AKP’ye oy vermeye”…
“Hünkârınız İstanbul’dan komşumdur, gelin görün yaşadığı hayatı”…
“Cihan padişahı Sultan Süleyman yanında ancak köle kalır!”

Bugünlük bu kadar…
Tekrar buluşuncaya kadar hoşça kalın değerli “Marjinal” okurları…
Sizlerle birlikte olmak gerçekten güzel, sevgiler saygılar…

Gazete Marjinal-ADANA

.

Hiç yorum yok: