bir şair vardı, öğretmen

19 Aralık 2013

Buyrun hasbihale...

Macit CÜNÜNOĞLU










Bir ülke düşünün ki temelinde fosseptik çukurları…
Kimler tarafından açıldığı, kimler tarafından kullanıldığı önemli değil…
Sonuç itibariyle zaman zaman ülkeye yayılan pis kokular her daim var.
Mataracıları, İşgüzarları hürmetle anarken…
Hatırlar mısınız bilmem, bir tarihler bu ülkede “surları deldirmem” diyen
siyasi önderler cirit atar ve seçmen katında ciddi oylara mazhar olurlardı.
Bir de Özal’ın bakanı vardı, İsmail Özdağlar…
Nasılsa sandığı doldurmak isterken yakayı ele verdi…
Ve Yüce Divan’da yargılanıp hapse mahkûm oldu.
Yanılmıyorsam Sandıklılıydı!

Daha sonra işin çivisi çıktı…
Sistem öylesine çürümüştü ki mahkemeler siyasiler için yolgeçen hanına dönüştü.
En son Devlet Bakanı Çağlar’ı hatırlıyorum…
O da bir iki ay misafir edildikten sonra paçayı kurtardı.
Başkaca da varsa unuttuğum için lütfen bağışlayın.
Yalnız sermaye birikimi dediğimiz ve nerde duracağı belli olmayan illet
hastalığa tutulduysanız artık iflâh olmazsınız.
Ne din ne ideoloji çare olur, giderek soysuz bir sömürgene dönüşürsünüz…
Ve yaşadığınız görkemli hayatın enstrümanlarını (uçaklar, yatlar, yalılar vs.)
kullanırken yaşanılan toplum gözünüzde küçülüp değersizleşir…
Çünkü vicdan dediğimiz insanî duyguların bütünü bencildir artık, vahşidir…
Mağarada yaşayan atalarımızı mumla aratacak kadar!

Keşke Marx gibi yıldız bir düşünür on dokuz değil de XX. Yüzyılda yaşasaydı…
Bambaşka bir yöne savrulurdu insanlık.
Ayrıca bazılarının hâlâ inatla savunduğu Leninist uygulamaları sosyalizm
sanması gibi saçmalıklara katlanmak zorunda kalmazdık,
Neyse, düşünceye saygı çerçevesinde ona da eyvallah!
Lâkin “1924 İzmir İktisat Kongresi”nin temel hedefleri arasında yer alan
karma ekonominin en büyük zaafı sermaye birikiminin yollarını formüle
edememiş olmasıydı…
O nedenledir ki devlet kasasından sülük gibi beslenen zenginlerimiz türedi,
örneğin Koçlar, Sabancılar, Eczacıbaşıları, Doğuşlar, Uzanlar ve diğerleri.

İşte bu cazibeli gelenek bugün de devam ediyor, arsızca rezilce.
Mesele “A” partisi “B” partisi değil, asıl mesele toplumun gözünün içine
baka baka gerçekleşen soygunlar.
Ve “benim zenginim iyidir” diyen kör zihniyetlerin egemenliği altında
yaşamaya tahammül etmek, ne kadar acınası durum?
Teröristi, insanlık düşmanlarını savunan siyasilerin dünyasını izlemeye
mahkûm edilmek gibi bir şey!

Belki de gençlik yıllarında okuduğum George Orwell kitaplarının
fazlasıyla etkisi altında kalmışımdır, o nedenle söylediklerimi ciddiye almayın…
Benimkisi dostlarla hasbihal!
Ancak Thomas More’un yıllarca önce iddia ettiği gibi sömürüsüz, eşit, özgür
düzen hep ÜTOPYA olarak kalacak…
Gelen öpecek, giden öpecek ve değişmeyen tek gerçek…
Üretenler, yaratanlar sömürülmeye devam edecek.

Yaşasın güler yüzlü SOSYALİZM!
(Hayrola başıma taş mı düştü ne?)
Dostlara sevgiyle…
 

.

Hiç yorum yok: