bir şair vardı, öğretmen

19 Kasım 2013

"*Spasiba" Hayat!


Macit Cününoğlu








Gazetemen’deki köşemin sıkı takipçisi dostum bir zamanlar sormuştu;
“her gün nasıl yazıyorsun, konu sıkıntısı çekmiyor musun?”
Benim cevabım açık ve netti; “ Bizim ülkede dertler bitmez, dolayısıyla
değil her gün yazmak, günde beş kere döşensem yine de dertlerimizi ifade
etmeye yetmez!” 
  
Sakın ha, lütfen, bu girizgâhım kalemime önem atfettiğim, yazılarımı değerli
bulduğum gibi bir algıya neden olmasın, bendeniz olsa olsa popüler gündemi
yorumlamaya çalışan sıradan bir paylaşımcıyım…
Ne eksik ne fazla, yazılarımı da bu çerçevede değerlendiriniz… Tekrar lütfen.

Şimdi gelelim sadede…
Bilindiği gibi çok geziyorum, İstanbul kazan ben kepçe…
Çektiğim kayda değer fotoğrafları da sosyal medyada arkadaşlarımın
beğenisine sunuyorum…
Hele bir de beğenen çok olursa, zevkten dört köşe oluyorum(!)
Ne de olsa benim de egom var, azıcık okşanmanın kime ne zararı olabilir ki?
Ayrıca politikacı, makam sahibi bürokrat da değilim…
Deyin ki okyanusta bir damla, sonuç itibariyle Face ile geçinip gidiyoruz işte!

Evet, dün bu duygular içinde elimde makinem, dolaşıyorum
Yedikule Zindanlarında…
Üç beş kare derken peşinden yanı başındaki Ermeni Hastanesi…
Başhekimi Tercan Bey’i tanırım, ziyaret ettim, selâmlamak insanî görev.
Aile dostum, kan bağımız yok ama yakın akrabam gibi hissederim…
Ta memlekete uzanan hasretler; komşuluk, kardeşlik, aynı güneşin altında
kavrulmak, ırmak kenarında koşmak, ayrılıklar, hüzünler…
Sıcak kucaklaşma, çay-kahve, araya bir müze sıkıştırma ve vedalaşma…
“Sırp Pırgiç Vakfı” izlenimlerim de çok yakında!

Bir kez daha, fazla kişiselleştirdiğim için bin bir kere özür dileyerek
son kez geldim sadede…
Efendim derinin (gön) anavatanı Ermeni Hastanesi’nin komşusu, Kazlıçeşme.
Buralara kadar uzanmışken uğramamak olur mu?
Müthiş mağazalar; Paris standardında, belki Abu Dabi (Abu’yu görmedim ama)…
Etkileyici, sergilenen ürünler zengin işi, caddeler işyerleri Rus dolu…
Yoldaşlarım komünizm sonrası hayâllerinin peşinde koşuyorlar!
Artık astragan mı isterler, yoksa ceylan derisinden giysiler mi?
Kim bilir?

Ah ulan ah!.. Sen neymişsin Sovyetik düzen?
Üç yüz milyon insanı yetmiş yıl yedirdin, içirdin…
Bedava konut, elektrik, su, gaz verdin…
Eğittin, birey yaptın, yurttaşlık bilincini geliştirdin.
Halkın sanat düşkünüydü, Bolşoy’un önünde kuyruğa girerdi…
Sporcuydu, sağlıklıydı, uluslararası arenalarda madalyaları elma gibi toplardı…
Lâkin bir Cola’yı, bir Jean pantolonu, bir Mc Donalt’s köftesini, bir Starbucks kahvesini…
Esirgedin be koçum, veremedin, toplumu açgözlü yaptın!
Ha, bir de Tanrı’yı, belki de en önemlisini unuttun!
Oh olsun sana, bak gördün mü?
Şimdi halkının neredeyse tamamı haçlı…
Kadının, erkeğin, çoluk çocuğun boyunlarında parlıyor ikonlar…
Gümüşten, altından, platinden, uranyumdan, plütonyumdan!

Ve yerinizde duramayıp zıpladınız yuvamıza?
Osmanlı torunlarının şefkat dolu kucağına?
Artık çağ değişti, Baltacı’nın düştüğü tuzağa düşer mi halkımız?
Hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz…
Ancak Sultanımız tüccar, ticaret erbabı, üstelik Putin hayranı…
Aldık önderimizden sıkı terbiye…
Hepinize hayırlı alışverişler…
Alışverişten sonra tenhalarda görüşelim canlarım…
Marx’ı, Lenin’i yad edip ruhlarına Fatiha okumak için!

Fakat Kazlıçeşme’nin bir gerçeği daha var…
Düşündürücü, hem de çok ve bir o kadar da acı!
Deri işçileri grevde, direnişte, isyanda…
Öbek öbekler sokaklarda, caddelerde…
Sendikalarının flamaları ellerinde, afişler duvarlarda…
Ancak yalnızlar!
Tavşan grev yapmış dağın haberi olmamış!
Peki, grevciyi anladık da dağ kim?
İşveren, patron, devlet ne derseniz deyin!
Anlaşıldı mı?

Ya emekçiler, üreten-yaratan sınıf…
Kazına kazına sohbet ettim canlarımla…
Diyorlar ki, asgari ücret-SSK-yemek ve iş güvencesi!
“Hay anasını satayım böyle düzenin”… Dedim ve daha fazla dayanamayıp
yanlarından sessizce ayrıldım…
İçimde tarifi zor bir sıkıntı, çaresizlik, gözlerim nemli…
Dönüş yolunda kuzeyden gelen yoldaşlarımı da selâmladım…
"Alayınıza spasiba, s…tınız bu dünyanın içine" diyerek gönderme yaptım...
Sizler de farkındasınızdır; insanlığın gidişatı ne kadar fena, ne kadar umutsuz!
Ne dersiniz, haksız mıyım değerli dostlar?

*Spasiba: Rusça Teşekkür

.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Spasiba okunur Sipasibo yazilir cok kucuk bir animsatma.Affina siginarak yazdim....

Adsız dedi ki...

Spasiba okunur Sipasibo yazilir cok kucuk bir animsatma.Affina siginarak yazdim....

sonsuzluğa yazılar dedi ki...

İlginize teşekkür ederim...
Bu da benim ayıbım olsun.
Saygılarımla.