bir şair vardı, öğretmen

24 Kasım 2013

Konuğum Elif öğretmen

Macit CÜNÜNOĞLU
24/11/2013 06:08

 

 
 
Alıntı yapmak alışkanlığım değil…
Çoğu yazara dikkat ediyorum, günü kurtarmak için en kolay yöntem
“kopyala-yapıştır”ı tercih ediyor.
Yazarın söyleyecek lâfı yoksa ithal düşüncelerle işgal ettiği köşeyi
idare etmekte fena fikir değil.
Varsın olsun, yeter ki müşterisi bol olsun!

Lâkin tüm bu iri iddialara karşın bugün benim de bir konuğum var…
Büyük konuşmamak lâzımmış!
O bihaber, ben davetkâr.
Adı: Elif Gün
Hümeyra’sı da var ama O’nu nerde kullanır bilmem!

Elif'in mesleği öğretmenlik…
Gazetemen’in sıkı bir takipçisi, ne mutlu bizlere.
Tesadüf bu ya, otuz sekiz yıllık hikâyesini dün öğrendim.
Sosyal medyadan...
Dinleyelim bakalım kendi anlatımından;

“Yıl 1974 -75…
Okuldan mezun olmuşum.
Sanki dünyayı parmağımda döndürecek kadar güçlü ve donanımlıyım…
En azından ben öyle düşünüyorum...
Tayinler belli oldu, Antalya Akseki /Minareli Köyü.
Sevinçliyim.
Endişe var mı?
YOK.
Ben her şeyi yenecek GÜÇTEYİM.
Köy gerçeğini biliyorum.
Zor olan hiç bir şey yok…
Bu ruh durumuyla gittim köye.

Köyde yol yok, bakkal yok, elektrik yok.
Okul 3 yıl öğretmen görmemiş.
Çoğu zaman kilitli kalmış.
Erkek öğretmen çekememiş istifa etmiş gitmiş.
Eski ahşap bir bina, merdivenleri tahtadan.
İnip çıkarken gıcırdayıp sallanıyor.
Köy gerçeğini bilen bendeniz şaşkın mı şaşkın.
Yelkenler suya indi inecek.
Yağmurlar gözlerime yağdı yağacak.
Yok korkmayın, başım DİK.
Hamurumuz İYİ yoğrulmuş...

Gece karanlık.
Köylülerden gaz lambası istendi.
Bazısı yufka ekmek, bazısı katık getirdi.
Allah ne verdiyse yendi içildi.
Herkes dağılınca tedirgin bir şekilde uykuya yatıldı.
Biraz sonra odanın altından tıkırtılar gelmeye başladı.
Uyu uyuyabilirsen.
Kalp çarpıntılarıyla sabahı bekledim.
Gün ağarınca doğruca odanın altındaki dam gibi yere indim.
Baktım ki dağ keçileri içeriye girmiş.
Derin bir nefes aldım.
Kendime kızdım...

Ertesi gün gene karanlık bir gece...
Kapım çalındı.
Tedirgin bir şekilde açtım.
Baktım yaşlı bir beyefendi.
Gayet kibar (öldüyse ışıklar içinde yatsın)…
Kendisini tanıttı...
İstanbul 'da oturuyormuş.
Tatil için köye gelmiş.
Köyünün öğretmensiz olması ona üzüntü veriyormuş.
"Okulumuzu açtığın için teşekkür ederim.
Bundan sonra size GÜNEŞ diyeceğim”
diyerek,
elindeki pilli el fenerini bana uzattı.
"Siz benim köyümü aydınlatınız, bu fenerde sizin yolunuzu aydınlatsın "dedi.

İşte o günden beri, o el feneri bende saklıdır…
Ne zaman DARA düşsem o fenerin bana verdiği manevi gücü hatırlarım.
Ondan destek alırım.
Aradan yıllar geçti.
Ben yaşlandım.
Ama umutlarım VAR.
Anlayacağınız benim dünyamda
"O GÜZEL İNSANLAR, O GÜZEL ATLARA BİNİP GİTMEDİLER" hâlâ bir yerlerde VARLAR...

Sorarsanız : “Tekrar ÖĞRETMEN OLMAK İSTER MİSİNİZ ?” diye…
Hem de canı gönülden "EVET" derim.”


Öğretmenler gününüz kutlu olsun can öğretmenlerim…
Ve Elif, Hümeyra, Gün hocam…
Gözlerim nemli, nasıl seslensem bilmem ki?
Sağol, varol…
İyi ki varsınız; sevgiyle, saygıyla kucaklamak duygularımı ifade etmeye yeter mi?

Hiç yorum yok: