bir şair vardı, öğretmen

20 Kasım 2013

Sömürünün önlenemez yükselişi!

Macit CÜNÜNOĞLU
20/11/2013 08:39

 

 
 
“Geriye bakan ileriye çarpar” görüşüne duyduğumuz saygıyla birlikte
dünden, geçmişten hiç mi feyz almayalım?
İki de bir de 12 Eylül öncesine uzanarak lütfen kuru b.ka su serptiğim sanılmasın…
Derdim emekçiler; örgütlülük düzeyi, sınıf bilinci, mücadele gücü,
kararlılığı ve toplumsal hayat üzerindeki etkisi.
Yalnız bizde mi?
Bir zamanlar batı dünyasını derinden sarsan sendikalar vardı…
Elbette duvarların yıkılmasından, milattan önce!
Örneğin ilk aklıma gelenler Almanya’nın IG Metal’i, Fransa’nın CGT’si…
Müthiş savaşkan kuruluşlardı, aldıkları kararlarla kapitalist düzene yön verirdi.
Bizde de DİSK, yarım milyon üyesiyle şaha kalktı mı, devrimci hareketi peşine takardı…
Ondan sonra gelsin yürüyüşler, mitingler, grevler, direnişler…
İşverenlerin, devletin, hükümetin yüreğine korku salardı.

Üstelik o devirlerde bugünkü gibi işçi sayısı on milyonlarla ifade edilmiyordu…
Alayı üç dört milyon, en az yüzde ellisi örgütlü.
Ya bugün?
İşkolu barajını geçen sendika sayısı irili ufaklı 40 (yazıyla da kırk)…
Üye işçilerin sayısı bir milyon…
Sendikalaşma oranı deyin ki yüzde 8…
Ne kadar çağdışı bir sonuç değil mi?

Neyse, geçmişe selâm deyip bakalım siyasete.
İlk işimiz sol basına göz atmak olsun, ortalama tirajlara…
Ayrıca hangisi gerçek sol, hangisi yalama, hangisi provokatör…
Değerlendirmeyi sevgili okurlarımıza bırakalım.

Aydınlık: 61 bin
Cumhuriyet: 51 bin
Yurt: 50 bin
Sol Gazetesi: 15 bin
Birgün: 11 bin
Evrensel: 7 bin

Bu tirajları artıran en önemli etkenin Gezi olayları olduğunu da göz ardı etmeyelim.
Bir de yukarıdaki listede yer almayan muhalif Sözcü’ye de bir parantez açalım…
Emin usta kusura bakmasın ama gazetesi bir zamanların Tan’ına benziyor…
Baldır bacak cömertliği açısından değil, “manşet” açısından.
Patlatıyorlar sürmanşetten haberi, gerisi fosss!
Ondan sonra gelsin koro hâlinde küfürler, kalaylamalar…
Tam Çölaşan yapımı, rahmetli Ahmet Vardar’ı çağrıştıran üslup…
“Ayağını denk al Tayyip, gelirsem oraya…” türünden!
Sizleri bilmem ama ben hiç almadım, malûmun ilânıdır deyip geçtim.  

Evet, gündelik siyaset fokur fokur…
Başta Sarıgül, Barzani, Şivan, dershaneler ve Pensilvanyalı zat-ı muhterem!
Seç beğen al…
Hepsi gündemin müstesna malzemeleri, kullan kullan at…
Dersem bu işler bu kadar basit mi?
Çünkü Ankara’da Sultan var, Yeni Türkiye’nin mimarı…
Emeğin köleleştiği düzenin efendisi, demagoji ustası popülizm hastası…
Bir garip adamdır; dindar, muhafazakâr, zenginliği sever, adil paylaşımı sevmeyen varlık... 
Ve sendikaların en zavallı halleri yaşanır bu ülkede…
Sol rüzgârların esmediği topraklarda.
Alın teri, beyaz yakalı düşmüştür hayat gailesine…
“Zincirlerinden başka kaybedecek…” çok şeyleri vardır…
At oynatır sultanımız doya doya…
Çünkü memleket on bir yıldır iktidarın asma bahçeleridir!

Hiç yorum yok: