bir şair vardı, öğretmen

26 Eylül 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
26/09/2014 09:42

         Osman Hamdi

A+
A-

Osman Hamdi (1842 – 1910)
Arkeolog, eğitimci, müzeci, ressam, Kadıköy’ün ilk belediye başkanı.
Baba Rum asıllı, Osmanlı sadrazamlarından İbrahim Ethem Paşa.
Altı evlâdı var,  en büyüğü Osman’ı eğitim için Paris’e gönderiyor.
Bir iki yıllığına giden kahramanımız 12 yıl hukuk okuyor…
Bu arada resme ilgi duyup Parisli ressamlara çıraklık etmekten de geri durmuyor…
Ve ülkeye dönüşü muhteşem oluyor.

Hani derler ya “on parmağında on marifet”
Sanki Osman Hamdi için söylenmiş, başlıyor işe soyunmaya.
Dağ taş demiyor, kazıyor…
Lübnan’dan Nemrut’a…
İskender Lahiti’ni buluyor, mermer kanaviçe gibi işlenmiş, eşi benzeri yok.
Resim yapmayı da ihmal etmiyor.
Osman Hamdi imzalı eserler dünya müzelerinde yaşıyor.

En önemli icraatları İstanbul Arkeoloji Müzesi’yle, Güzel Sanatlar Akademisi’ni
(Sanayi-i Nefise) kurmak oluyor...
Ve Asar-ı Atika Kanunu’nu yeniden düzenleyerek (1883) eski eser kaçakçılığını önlüyor.
Sanatçımızın özel hayatı da ilginç, ilk eşinin adı Maria…
O’ndan iki kızı var, ikinci eşinin adı da Maria, bu kez âşık olduğu kadın Fransız…
Henüz on yedi yaşında, evliliklerinden dört çocukları bılunuyor.
Kışları Beşiktaş yazları Eski Hisar’da yaşıyor.
Plânını çizip uyguladığı köşkte…
Deniz kenarında, Körfez manzaralı, geniş bahçe, müştemilat, servi ağaçları…
On dokuzuncu yüzyılın ruhunu günümüze taşıyor.

Yolum düştükçe ziyaret ederim…
Şimdilerde müze olarak kullanılıyor, “Mimozalı Kadın”la yaşadığı aşkın izleri
sanki köşkün duvarlarına sinmiş…
Başköşede “Kaplumbağa Terbiyecisi”, elinde ney Batı’ya meydan okuyor…
Hep söylerim, Osman Hamdi derya deniz…
Hayatıyla, sanatıyla, yaratıcılığıyla…
Tanımak, tanışmak, dost olmak lâzım gerçek devrimciyle, O bir “İLK”.
Lâkin ne zaman Arkeoloji Müzesi’ne gitsem bol bol turist görürüm…
Tek tük bizden birileri, o da ya öğretmen ya da ödev peşinde koşan öğrenci…
Eşime dostuma sorarım, “müzenin yerini biliyor musun?”
Ne gezer, başka gaileler sarmış düşünsel dünyaları…
Osman Hamdi tabloları magazinin malzemesi…
Bir zamanlar Özal zenginlerinden Erol Aksoy düşmüştü peşine…
Maksat spekülasyon olsun…
Yoksa umurunda mı sanat, umurunda mı kültür?
Her şey para için, ne demişti Özal: “Ben zenginleri severim!”

Hâlbuki Osman Hamdi aramızda…
Müzelerde, okullarda…
Yüzyıllar ötesinden kopup geliyor arkeolojik eserler…
O’nun sayesinde Anadolu uygarlıkları bizlerle buluşuyor…
Ah bir fark edebilsek…
Geçmişle bağ kurup bugünün rezillerinin işbaşına nasıl geldiğini daha iyi anlarız…
Ve sanatla, tarihsel zenginliklerimizle, insanî değerlerimizle karşı durup isyan ederiz…
Osman Hamdi’nin başı açık yetiştirdiği kızları Fatma, Hayriye, Melek, Leyla, Nazlı aşkına!

Hiç yorum yok: