bir şair vardı, öğretmen

17 Eylül 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
17/09/2014 10:20

            Zamanın Ruhu!

A+
A-
Babam kalpten gitti, üçüncü krizde.
Ben dokuz, O elli dokuzundaydı.
Anjiyo, bypass keşfedilmemiş…
Kalp denilen yumruk büyüklüğündeki kas yumağı henüz gizemli pompa.
Ne görülebiliyor ne ziyaret edilebiliyor.
Tekledi mi çare yok…
Ya doktora gideceksiniz; tedavi imkânları sınırlı, en fazla üç beş ilâç…
Ya da tanrıya sığınacaksanız…
Ki Azrail’in gelişi ertelensin!
Olmadı, tüm hastalıkların uzmanı doktor Ali Fuat amcanın ilgisi yetmedi…
Tanrı da o kadar yakarışı duymamazlıktan gelip gerekli tahsilatı yaptı…
Ve canım babamızı hayatımızdan söktü aldı.
Elbet hikmetinden sual olunmaz…
Zaten O’nun icraatlarında yanlış olmaz!
Son zamanlarda maden ocaklarını, inşaatları gözüne kestirmiş…
Sanırsınız hasat mevsimi.
Can peşinde, gencecik insanları yüksek makamında topluyor.
Olacak iş değil ama…
Tövbe tövbe, benimki de lâf mı?
Madem kâinatın efendisi; veren O, alan da O olacak…
Bütün mesele inanmakta…
İyi ki din var…
Tevekkül, takdiri ilahi, cennet vs…
Yoksa memleket ormana döner ve kendi kanunlarını icat eder…
Bir kez daha tövbe…
“Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” söylemi de kulağa hoş gelen bir hikâye!

Asıl üzerinde durmak istediğim mesele…
Dün somut tanrımla karşılaştım, Profesör Dr. Ergun Demirsoy’la…
Bu yıl, 17 Ocak’ta kalbimi eline aldı, kesti biçti, yeniden çalıştırıp
tekrar piyasaya sürdü.
Yani O’nun sayesinde ikinci hayatımı yaşıyorum…
Artık çok mutlu, sağlıklı, huzurluyum.
Allah razı olsun, Allah ne muradı varsa versin…
Âmin!
Televizyondaydı, Seda Sayan hanımefendinin konuğu olarak…
Hani tanrı vergisi sesiyle vergi rekortmenliğini kimselere bırakmayan
eşsiz sanatçımızın…
Bir sohbet, bir sohbet…
Kalbin dışında her mevzuda konuştular.
Bilhassa “ruh” üzerine…
Sakın ha “o ne ki?” demeyin…
Her canlıda var, yalnız insan da değil; bitkide, hayvanda…
Yeter ki “zamanın ruhu”nu yakalayın!

Evet, dün eğitim sistemimize değindik, yerlerde sürünen Maarif kuruluşlarına…
Sağlıkta öyle, anlı şanlı doktorlarımız televizyon maymunu olmuş…
“Reklâmın iyisi kötüsü olmaz” ilkesinden hareketle herkes düşmüş
paranın peşine…
Keşke kalbim dursaydı da bu manzarayı görmeseydim…
Doktorumun babası öğretmenmiş, meslektaşımız…
Evlâdını okutup eğitmiş, hem de Amerikalara kadar göndererek…
Sonuç?
Beşinci sınıf bir programın öznesi ol, pazarlama yap…
Üstelik en değerli varlığımız “vicdan” üzerinden…
Ne demeli bilmem ki…
Allah bir ülkeye öğretmenin, doktorun hakikisini nasip etsin…
Siyasetçiyi de göz ardı etmeden…
Yoksa geleceğimiz fena!

Not: Dün karakoldan Paralelci bir komiser sayesinde kurtuldum…
Nasılsa Tayyip’in hışmından kurtulup kapsama alanı dışında kalmış.
Sağolsun, adları gibi “Hizmet” üretiyor…
Âdil, objektif, haktan hukuktan yana…
Beni azad, göbek taşına yatırdığım müdürü hiktir etti…
Torunumla da ilgilendi, bir telefon…
Pensilvanya kontenjanından “Tabiat Koleji”ne burslu kaydettirdi…
Oh keka, yaşasın hayat!

Hiç yorum yok: