bir şair vardı, öğretmen

19 Eylül 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
19/09/2014 09:16

         Anadilde Eğitim

A+
A-
IŞİD belâsı dalga dalga yayılıyor.
En son Suriye’de yirmi Kürt köyünü işgal etmiş.
Sınırımız can pazarı, binlerce insan kurtuluşu ülkemizde görüyor.
İslamcı örgütün saldırıları duracak gibi değil…
Esad bile çaresizlikten sorunu ABD’ye ihale etmiş…
Bakalım işin sonu nereye varacak?
Haydi hayırlısı diyelim geçelim içte yaşanan sıcak gelişmelere…
Anadilde eğitim meselesine.

Güneydoğu’da okullar açılıyor, izin verilmiyor, peşinden yakılıp yıkılıyor.
Tuhaf olaylar, komplo deseniz komplo değil…
Rastgele hiç değil, kökleri var.
Kürtlerin yıllardır savundukları temel hakların başında geliyor…
Diyorlar ki “Biz anadilde eğitim istiyoruz.”
Zor iş, özellikle üniter yapı içinde…
Devlet kararlı, “Tek Bayrak Tek Millet” şiarına dört elle sarılmış…
Kargadan başka kuş, Türkçeden başka dil tanımam diyor!

Bundan doksan bir yıl öncesine uzanıyorum, Lozan’a…
Kimileri için zafer, kimileri için hezimet antlaşmasına.
Bünyesinde muğlâk ne çok ibare var.
Evet, kapitülasyonlardan kesin kurtulmuşuz, eyvallah…
Ya gerisi, Musul-Kerkük, ayrıca azınlıklar meselesi.
Net değil, başta Kürtlerin geleceği…
Görüşmelerde bizim tezimiz “Kürtler aynı millet”, yani soyumuzdan…
İngilizler bastırıyor, “ayrı millet, kurulacak devlet iki halkın sentezi”
İmza aşamasında kerhen “he” desek de, olmuyor, yürümüyor…
Çünkü M. Kemal ve arkadaşları Türk kimliğine dayalı ulus devlet kuruyor…
Gecikmiyor temizlik harekâtı, mübadeleler falan derken…
Al sana nur topu gibi bir T.C. üstelik homojen(!)
Beyinlere de kazıyoruz “Ya sev ya terk et!”
Ve ilâve ediyoruz “Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır!”.

Azınlıklardan Ermenilerin, Rumların okullarında anadilde eğitimleri sürüyor…
Kürtlere gelince verilen sözler unutulup yongaya karışıyorlar.
Ta ki onca baskı ve acıdan sonra Hazreti Demirel’in “Kürt realitesi”nden
söz etmesine kadar.
Bırakalım çok eskileri, Diyarbakır Cezaevi duvarlarının ah bir dili olsa da konuşsa…
İşkenceleri, bok yedirmeleri, ölümleri…
Dayanacak yürek mi kalır, insanlığından utanmayan yüz mü?

Geldi, deldi geçti diyelim…
Artık barış sürecindeyiz, seçilmiş Sultanımızın gölgesinde lale devrini yaşıyoruz.
Diyorum ki anadilde eğitim meselesini bir konuşsak...
Empati yaparak, sinirlenmeden celâllenmeden…
Milliyetçi duygularımızı ötelesek, damarlarımızda turlayan asil kanımızın
hızını yavaşlatsak…
Eskiden olduğu gibi “şura” mı toplarız, yoksa UNESCO’dan yardım mı alırız…
Ancak bir bildiğim var, bu iş siyasilerin oyuncağı olmamalı…
Hele hele de ırkçılığın sınırlarında dolaşanların!
Kürt Türk fark etmez, politik menfaatlerin çarpıştığı arenada güller açmaz…
O nedenledir ki “anadilde eğitim” eğitimciye bırakmalı, beyinsel namusu olanı
arayıp bulmalı…
Özgürlük düşkünü, demokrasiden anlayan, hak hukuk gözeten, eşitliği savunan!
Biraz zor ama hazır memlekette kan akmıyor…
Toprağa düşmüyor fidanlar (Gezi kurbanları, iş cinayetleri hariç)…
Gün bu gün; çözelim anadilde eğitim meselesini…
CHP’lilerin dediği gibi “Analarının ak sütü kadar helâl” meseleyi…
Yarınlara bırakmadan!

Hiç yorum yok: