bir şair vardı, öğretmen

18 Eylül 2014

Macit CÜNÜNOĞLU
18/09/2014 10:43

         Kurtköy'den naklen...

A+
A-
Okurları sıkmıyorsam  -umarım öyledir- eğitim meselesine devam edelim.
Evvelsi günkü yazımda özel okulların pür hâlini kısaca özetlemiştim…
Dün de devlet kapısındaydık.
Okullar açılalı neredeyse bir hafta oldu biz hâlâ kayıt peşindeyiz.
Torun bu, başka şeye benzemez…
Aşkların en büyüğü,  en vazgeçilmezi…
“Öl” desin, uğruna nice canlar feda edilir!
Tüm aile gözünün içine bakıyor, sanırsınız dünyanın merkezi…
Toplum olarak bu çoluk çocuk işini fazla mı abartıyoruz ne?
Olabilir, millet olarak zaten epeyce tuhaflığımız var…
Baksanıza deli mikine tutulur gibi Kasımpaşalıya tutulduk…
Aldık adamı Atatürk’ün koltuğuna oturttuk!
Tanrı taksiratımızı affetsin, gidişat gidişat değil…
Ne bu dünyada, ne öbür dünyada yatacak yerimiz var…
Yüce rabbim sonumuzu hayretsin!

Göztepe civarında yeni açılan bir okuldayız.
Millî Eğitim’in, özelden dersimizi aldık, artık beleş kovalıyoruz.
Müdürle tanıştık, sevimli bir genç, masasında üç beş Kur’an…
Belli ki çok cabbar, iş bilenin koltuk oturanın…
Makamına yakışıyor, Sultanımızın izdüşümü…
Ayrıca satır arası söyledi, Yiğit Bulut fanlarından…
Torunumun boyuna posuna bakıp bir güzel yağlayıp yıkadı…
Ve sadede geldi…
Bağış adı altında para işine!
Açılış “beş bin” lira, aylık ödemeler ihtiyaca binaen ucu ormana…
Ohhh, sanki belediyedeyiz, iktidar çalışıyor…
Ve devlet-i âlimizin okulları gençliğimizi maddî manevi
değerlerle donatıp geleceğe taşıyor, ne saadet!

Neyse, sıkı pazarlık…
Adam demez mi “kurtarmıyor, kurtarsa dükkân sizin”
Tam esnaf, asıl mesleği işletmecilik, hobisi öğretmenlik…
Kıyak iş valla, hem ticaret yap hem okul yönet…
Belki vaizlik falan da vardır…
Varsa da şaşırmam, başı kıçı oynayan bir tip…
Gözler fıldır fıldır, bıyıklar badem, beyaz çorap kısa pantolon…
Döt göbek yerinde, elde tespih, sanki hâl ve tavırları Zekeriya abimi (Öz) hatırlatıyor…
Kıyamam, canım benim, son zamanlarda başı belâdaydı…
Sahi, n’oldu?
Lütfen, bilen duyan dostlarımdan varsa taze bilgi isterim…
Elbette vatan-millet, Balyoz, Ergenekon aşkına…
Tanrı Başbuğ’u, çetin doğanları korusun!
Âmin!

Gene daldan dala atladık…
Huy işte, bir mevzuyu baştan sona adam gibi allayıp süsleyip yazamıyorum…
Belki solculuk hastalığıdır, rakı masalarında memleket kurtarıp lâf üretmek…
Dikkat ediyorum da, işimiz gücümüz eleştirmek…
Hiçbir şeyi, özellikle iktidarın devrimci hamlelerini dâhi beğenmiyoruz.
Ancak nereye kadar?
Üstelik kimseye bir faydası da yok!
O’nca yıldır yazarım, bir allahın kulu çıkıp da;
“kalemine sağlık, doğru yolu gösterip aklımı çeldin” demedi…
Eee, öyleyse yazı konularını doğru seçip az öz aktarmalı…
Yani kısa kesmeli.

Son söz: Torunumun kaydını yine yaptıramadım.
An itibariyle Pendik açıklarındayım, Kurtköy civarında.
Ünlü bir edebiyatçımızın adını taşıyan okul varmış…
Arıyorum, bulursam ve şartlar müsait olursa sapına çöpüne bakmadan
kaydını yaptıracağım.
Lâkin bütün mesele bizimkinin gönlünü hoş etmek…
Haspam Kadıköylü ve Fenerbahçeli…
Basketbol oynuyor, takımın lisanslı sporcusu…
Kobe Bryant hayranı…
Bakalım nereye varacak bu işin sonu?
Emin olun daral geldi…
Çoktan “Hay böyle düzenin içine .. ? .. ” diyeceğim ama…
Hayatımızın bir parçası hâline gelen sersefil Suriyeli bebelerden utanıyorum!

Hiç yorum yok: