bir şair vardı, öğretmen

25 Nisan 2020

Corona günlerinden yazılı düşünceler

Amasya-Mahmatlar Köyü



















Yıl 1968, Amasya’nın Mahmatlar köyünde öğretmenim.
Namık Kitapçı ağabeyimiz kentin hem gazete bayii hem de kitapçısı.
Selağzı’ndaki işyerinin vitrininde üç cilt kitap gördüm.
Adı “Nazi İmparatorluğu”, yazarı Amerikalı gazeteci William L. Shirer
.
Hemen aldım ve köydeki evimde başladım okumaya.
Yakın tarihimizi merak ediyorum.
Özellikle II. Dünya Savaşı’nı.
Üzerinden topu topu 24 yıl geçmiş, benim yaşımdakiler için çok da eski sayılmaz.
Kitabın büyük bölümü belgelere dayanıyor.
Hitler’in doğumuyla başlayıp 45 yılında bitiyor.
Tam bir kaynak eser, ilgilenen için başucu kitabı.
Tabii müthiş bir macera, bir çılgının giriştiği ve dünyayı kana buladığı
akıl almaz projeler.
Neticesinde de ağır bilanço. 50 milyon insan hayatını yitirdi.
Savaşın en büyük yükünü de Sovyetler çekti.
Yirmi milyon vatandaşını kaybederken ülke Nazilerin işgali
sonucu dümdüz oldu.

Ve sonrası malûm, paylaşılan dünya yeniden kuruldu.
Saflar ayrıştı, iki kutuplu hâle geldi.
Savaşa katılmayan ülkemiz kırklı yılların sonlarına doğru
ABD’nin yanında yer aldı.
Çünkü kuzeyden gelen (SSCB) baskılar ve talepler dayanılmaz
boyutlara ulaşmıştı.
Daha sonra DP’nin iktidara gelmesiyle Amerika’yla dostluğumuz
güçlendi, pekişti.
Önce Kore savaşına sürüklendik, sonra NATO üyeliğiyle ödüllendirildik!
Âdeta Batı’nın ileri karakolu konumuna konuşlandırıldık.
Hoş, hâlâ da öyleyiz ya!
Oysa 1991 yılında Sovyetler çöktü, parçalandı.
Komünizm iflas bayrağını çekti.
Gel gör ki ülkemiz eski alışkanlıklarına devam ediyor.
İktidarlar değişiyor, ABD’ye bağımlılıktan asla vazgeçmiyoruz.
Ve hiç gereği yokken Büyük Patron’un yüksek görüşleri doğrultusunda
komşumuz Suriye ile dalaşıp savaşa giriyoruz.
İsrail ile papaz oluyoruz.
Yöneticilerimiz Hamas militanı gibi konuşmaya başlıyorlar.
Tabii bunların bir bedeli var, sınır dışı hareketlerin can kaybının
yanı sıra mali faturası ağır oluyor…
Bir de dört milyon mülteciyi bağrımıza basıyoruz…
Şimdi de üç yüksek enflasyonun, hayat pahalılığının çilesini çekiyoruz.
Yazık, çok yazık!
Hani bilinen ve sıkça sarf edilen bir lâf vardır, “herkes layığıyla yönetilir.”
Gerçekten öyle miyiz, yoksa tarihten dersler çıkartan bir toplum muyuz?
İyimser yanım “asla”, kötümser yanım “maalesef” diyor.
Ve bu duygular içinde başta sözünü ettiğim kitabımı yeniden
okumaya başlıyorum.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: