bir şair vardı, öğretmen

17 Nisan 2020

İzler, izlenimler

Bir bayram anısı













Amasya
Yıl 1956, Yeşilırmak İlkokulu’na kayıt oldum.
Yaşım altı, sınıf öğretmenim Mecit Payaslı.
Babamın meyhane arkadaşı.
Müdürümüz Şerafettin Erdem, mahalleden komşumuz.
O devirlerde çocuk “eti senin, kemiği benim” felsefesiyle okula teslim edilirdi.
Öğretmenlerin çoğu da bu ilkeyi eksiksiz hayata geçirmekte kusur görmezlerdi.
Tokat, cetvelle dayağın yanında tek ayak üzerinde durma cezası çok insani sayılırdı.
Dolayısıyla şiddete çocuk yaşta alıştık…
Ve sürüp gitti.
Eğitimde, askerlikte, poliste.
Şimdi de var, hele bir de düşünce suçlusu olmaya gör…
Yaz çiz konuş, Devlet Baba tepene biner, artık cezalardan ceza beğen.
Mahpus damları seni bekler.
Canım Türkiyem, insan hakları sıralamasında onun için son sıralardayız ya!
Ama ülkeyi yönetenler hicap duymuyorlar.
Herkese terörist muamelesi çekmek âdeta teamül hâline gelmiş.
Neyse Sebahattin Ali’ye Denizlere kıydıkları gibi aleni cinayetler işlemiyorlar…
Kodese atıp çürümesini bekliyorlar!
Nazım Hikmet örneğin de olduğu gibi.
Evet, bu ülkede yaşamak zor, özellikle duyarlı bir yüreğe sahipseniz...
Tahammül sınırlarınız azalıyor, isyan duygusu bütün benliğinizi kaplıyor.
Yine de hayat sürüp gidiyor…
Acılarla, hüzünlerle, derin yaralarla.

Bu arada sayfamız “Gurbetteki Amasyalılar” aracılığıyla yıllar sonra
Erdal Yardımcı hocamızla buluştum.
Orta okulda Yurttaşlık Bilgisi dersimize girerdi.
Aynı şekilde Cevriye Öktenli de Türkçe’ye.
Ne kadar mutlu oldum, bir bilseniz.
İşte gerçek öğretmenler, eğitim sevdalıları.
Onların dersleri sımsıcaktı, insan sevgisini hissedebiliyordunuz.
Ne güzel, isimleri beynimize kazınmıştı.
Talip Apaydın’ın “Ortakçılar” adlı kitabını on üç yaşında okumuş, özetini çıkartmıştım.
Roman hâlâ aklımda, tipik bir köy edebiyatı.
Yazarın kızı Safiye Su Apaydın da hemen arkamda oturuyordu.
Ne güzel tesadüf, ilk torunumum adı da Su.
Evet, bunca sıkıntıya rağmen mutlu olmak için binlerce neden de var.
Yaşanan tüm kötülüklere kader deyip geçebilirsiniz...
Ya da hayatın güzel yanlarına tutunup sanata, müziğe sarılırsınız…
Ve engin hoşgörünüzle öz benliğinize, yani ruhunuza sığınırsınız.
Tabii hâlâ yaşam sevincinizi yitirmediyseniz.

Macit CÜNÜNOĞLU

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Sayin Cununoglu,
Anilariniz arasinda banada yer vermis olmanuzdan gurur duydum.Neredeyse yarim asir sonrasi,yine Unutulmaz ve unutulmayacakolan anilatima ben i goturuverdiniz.
Bu sayfalarda sizinle bulusmamizin gec olmasindan dolayi uzgunum.gec oldu amatemiz olacak biliyorum.Anilarimizitazelemek ve yeniyeni anilarda bulusmak uzereselam ve sevhiler.Basarilar.
Bu arada cok sevgili,kardesim,arkadasim Cevriye Hanim ile ayni anilar icinde olmakta cok guzel.