bir şair vardı, öğretmen

28 Nisan 2020

Esaretin hasretleri

Torunum Su












Dünkü yazımda evde kalmanın çok da sıkıcı bir şey olmadığını belirtmiştim.
İyi kötü oyalanacak bir şeyler buluyoruz.
Tabii el becerisi olanlar daha şanslı.
Örneğin resim yapma yeteneği olanlar, zaten ressamları
oldu bitti kıskanmışımdır!
Ne güzel uğraş, doğanın onlara bahşettiği en güzel armağan.
Aynı şekilde ağaç işleriyle uğraşanlar, veya seramik sanatçıları.
Ellerine aldıkları malzemeye âdeta can veriyorlar.
Özellikle zorunlu ev hapsi günlerinde güzel uğraşlar.
Ne yazık ki bende yok.
Elimden sadece okumak geliyor, bir de müzik dinlemek.
Ama her türden, ve imdadıma Radyo Voyage yetişiyor.
Dünyanın dört bir tarafından ezgileri bulup bizlere ulaştırıyor.
Ancak dün akşam alıştığım rutin değişti, iki kızını yanına alan
kızım Sıla geldi.
Aman ne mutluluk, ne heyecan.
Hasret duygusu yasak falan dinlemiyor.
Sarıldık öpüştük koklaştık.
Dedelerini nasıl da özlemişler.
Oysa her Çarşamba ziyaretime geliyorlardı, dünkü ekstradan oldu.
Şimdi evlat hasreti çeken dostlarımı çok daha iyi anlıyorum.
Telefonmuş, görüntülü aramaymış, inanın kesmiyor.
Hiçbir teknolojik destek de göz göze gelmenin, o sıcaklığı hissetmenin
yerini tutmuyor.
Afacan torunlarım kucağımdan inmediler.
Bir de çene, ne sohbet ne sohbet.

Demek ki Corona denilen bu bela insanları eve tıkmakla kalmamış,
ciddi hasretlerin doğmasına da sebep olmuş.
Dün eşimin eniştesi (teyzesinin kocası) sessiz sedasız toprağa verildi.
Adam virüsten değil, yaşlılıktan öldü.
Ama yasaklar cenaze töreni için de geçerli.
Cemaat falan yok, sadece birinci derece yakınları katılabildi.
Dolayısıyla sessiz sedasız bu dünyayı terk-i diyar etti.
Nurlar içinde yatsın, ancak bu dönemde hasta olmakta, ölmekte ciddi
anlamda sıkıntılı.
Eğer elinizdeyse doğru zamanı seçmekte fayda var, bilhassa Azrail’le olan
ilişkilerinize son derece dikkat edin, asla randevulaşmayın.
Yoksa olan size değil, yakınlarınıza oluyor.
Zaten mahpusluğun en büyük çilesini yatan değil de, dışarıdaki canları çeker.
Tecrübeyle sabittir efendim.
Evet, Cuma günü bayram, 1 Mayıs, en büyük bayram.
Örgütler programlarını açıklamış, en az bir tanesine katılmam lâzım,
ama nasıl?
65 yaş üstüyüm, çıkarsam 3150 TL ceza…
Bir de itiraz edersem, ki naturamızda var…
Yaşıma başıma bakmadan kodes atarlar mı dersiniz?
Niçin olmasın, zaten padişahlık düzeninde yaşıyoruz.
Artık bu ülkede hak-hukuk rastgele…
Sadece Tek Adam’ın borusu ötüyor…
İşte kapı, işte sapı…
Bundan sonrasını sen düşün Cününoğlu!

M.C.

Hiç yorum yok: