bir şair vardı, öğretmen

31 Temmuz 2017

Burgaz









Adalar içinde Burgaz'ı çok severim.
Sakindir, doğaldır.
Büyükada hem kalabalık hem de Arap turistler sayesinde
kimlik değiştirmiştir.
Heybeli ise askerin egemenliğine rağmen idare eder.
En azından Hüseyin Rahmi, Yesari Asım aşkına.
Lâf aramızda az mehtaba çıkmadım!
Yalnız Gürpınar'ın müzeye dönüşen evini gezerken duygulandım.
Başköşede âşık olduğu yüzbaşının fotoğrafı.
Nasıl olduysa imamlar kaldırmamış!
Yazarın edebiyatına da bayılırım, âdeta ülkemizin Molyer'idir.
Kınalı'ya gelince her zaman yavan, kuru gelmiştir.
Hâlbuki Ermeni adası diye bilinir, onlarca dostum da ikâmet eder.

Yine de Burgaz'ı tek geçerim.
Bir zamanlar Öğretmen Evi'nin kadim müdavimiydim.
Şimdilerde tahmin edeceğiniz gibi yasaklardan dolayı tadı yok.
Ben de Cemevi'ne takılıyorum.
Bazen madamlarla konken de çeviriyorum.
Hz. Ali'nin gölgesinde fena olmuyor.
İki bardak demli çay, azınlıklarla yapılan koyu sohbet...
Kazına kazına eski İstanbul'u konuşuyoruz.

Fakat Sait Faik adaya damgasını vurmuş.
Heykeli iskelede, evi Rum kilisesinin yanında.
Darüşşafaka Vakfı tarafından restore edilip müze yapılmış.
Bir zamanların yazarları çizerleri ne güzel yaşamış...
Sahip olduklarını gördükçe imrenmemek elde değil.
Zaten o ortamları soluyan ya şair olur ya ressam...
Tabii bestekârları da unutmadan.

Farkında mısın, günümüz ne kadar çok değişti.
Yabancılaşma, çürüme yaşam biçimimiz oldu.
Ne sanat ne sohbet...
Elde telefon, bilgisayar televizyon karşısında tüketilen ömürler.
Yazık, çok yazık.
Sait Faik'i tanıyan tek tük insanla tanışma fırsatı buldum.
Adamın hayatı zaten hikâye.
Sımsıcak dostluklar...
Balıkçıyla, meyhaneciyle...
Dinlerken içim titreyip gözlerim nemleniyor...
Geçmişe duyduğum hasretle...
Ah hasret, ah hasret!

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: