bir şair vardı, öğretmen

23 Ağustos 2012

Hüzünlü ziyaret!

Macit CÜNÜNOĞLU




Uzun zamandır Karacaahmet mezarlığına uğramamıştım…
Anacığım orda yatar…
Geride bıraktığımız bayramın birinci günü…
İki lak lak ederiz, hâl hatır sorarız düşüncesiyle kalktım gittim.

O ne?
Gördüğüm manzara karşısında şaşkınlığa düştüm!
Çünkü kalabalıktan mezarlığa girmek mümkün değil.
Ayrıca kırk yıldır İstanbul’da yaşarım böylesine ilk kez şahit oluyorum.

Yanaştım görevliye, usulca sordum;
Hayırdır, ünlü birinin cenaze töreni mi var?
Olur ya, padişahımızın anacığının gömü işleminde başta Kadıköy, İstanbul trafiği felç olmuştu!
Yok” dedi, “Uzun zamandır böyle”…
Nasıl yani?
Türbeler çoğaldı, doğal olarak ziyaretçilerde.

O an çaktım vaziyeti, derin düşüncelere dalıp kalabalığa karıştım.
Evet, son on yıldır tarikatların cemaatlerin altın çağı…
Süleymancısından Nurcusuna, Fethullahçısından Nakşisine.
Cüppeli’yi saymıyorum, o başlı başına bir fenomen, şirinlik abidesi!
Ayrıca dindarlığa meyledecek olsam kesin Cüppeli’nin müridi olurum ki…
Adama karşı özel bir sempatim var, bilhassa hapse düştükten sonra sevgim iki kat arttı!

Neyse, Allah razı olsun Flash Tv’den…
Yaptıkları yayınlarla Ramazan boyunca Hoca’nın eksikliğini hissettirmediler.
Naçiz bedeni Metris’te, iki dünyaya ait eşsiz görüşleri bizimleydi!

Ne diyorduk?
Karacaahmet’te gördüğüm mahşeri kalabalık…
Efendim derya deniz İstanbul’da gömülecek toprak kalmadı.
En popüleri Eyüp, Zincirlikuyu, Edirnekapı, Topkapı…
Bu yakada Karacaahmet.
Zaten çoğuna transfer yok, kapalı gişe!

Rahmetli Özal’ın anası türden olanlar için fark etmez…
Osmanlı camilerinin bahçeleri emre amade!
Dolayısıyla tarikat, cemaat şeyhlerinin itibar ettikleri mekândır Karacaahmet.
Eh, parada bol, deve yüküyle…
Anında yapılır bir türbe…
Gelsin müritler turlar, cennetin pasaportu dağıtılır kabirlerde!

Lâfı uzatmayayım, geldim anamın mezarına…
Adettendir, kaydettiğim Yasin-î şerif’i naklettim ‘Ay-Fon’dan…
Bir iki muhabbet, torundan haberler derken…
Anacığıma komşu gelmiş memleketten…
Kim mi?

Aceleye etmeyin, söyleyeceğim…
Öncelikle mezarın mimarisini anlatayım…
Farklı, bu yaşıma kadar gördüğüm tüm mezarlardan farklı…
Ki bu tespitime Hırant’ınki’de dahil.
Belki birazcık Nazım esintisi…
Her ne kadar görmemiş olsam da fotoğraflardan biliriz şairimizin mezarını.
Yalnız ustalıkla yapılmış belli.
Tam annemin yanı başı…
Hemşerim, arkadaşım, okuldaşım, yoldaşım…
Adı: Şeref AYDIN, nam-ı diğer emekçi dostu “Şeref Hoca”…

Epeydir görmemiştim…
Uzun yıllar mahpus yattığını biliyordum, rahatsızlığını, yurtdışına çıkışını…
Dönüşte uğramıştı yanıma, ayaküstü sohbet etmiştik…
Vakti yoktu, amansız hastalığın çaresizliği omuzlarına çökmüştü.

2006’da öldüğünü dostlardan işittim…
Radikal solcu gazeteler yazmış, çok sonraları internetçi olunca detayları gördüm.
Fakat Karacaahmet sonsuzluğuna taşındığını bayramın birinci günü öğrendim…
Onun da mezarının başına geçtim…
Eski alışkanlığımızdır, yumruk havada bir dakika saygı duruşunda bulundum…
Peşinden hafızamda yer etmiş Nazım şiirleri okudum…

Tam ayrılırken de nasihat ettim yoldaşıma;
“Canım Hocam”, “Bırak artık örgütlenme işlerini, burda bari rahat et”
“Görmüyor musun uğruna mücadele ettiklerini?”
“Kamyonla-Traktörle oy taşıyorlar iktidara”
“Ah ahhh Şerefim, görmüyor musun Karacaahmet’i, sınıfımızla dolu”
“Takılmışlar hacı hoca peşine, türbelerden mucize bekliyorlar”...
“O nedenle yalvarırım, yat yattığın yerde”
“Anam iyi tarihçidir”
“Boş verin geleceği, bol bol kaynatın geçmişten, memleketten!”.
Daha sık uğrayacağıma söz verdim.
Ne zaman iktidar düşerse (mümkün değil ama), müjdelerle gideceğim o zaman
Son olarak; “Sevgiyle Anacığım, değerli Şeref Hocam… Sağlıcakla kalın” dedim…
Ve hüzünle kalabalığa karıştım.

www.gazetemen.com

Hiç yorum yok: