bir şair vardı, öğretmen

08 Ağustos 2012

Macit CÜNÜNOĞLU

Vefasızlık Madalyası!



Çok bilinen atasözümüzdür: “Ev alma komşu al.”
Bu sözün derin anlam ve önemini gel de Başbakan’a izâh et!
İdrâk eder mi yoksa “git işine len” diyerek azarlar mı?

İkinci şıkkı daha yakın görüyorum ama yine de günâhını almayalım.
Ancak bizim sözünü ettiğimiz apartman, villa komşuluğu değil…
Meramımız ülkemizin komşuları.

Batıda: Yunanistan Bulgaristan,
Doğuda: Gürcistan Ermenistan İran Nahçıvan,
Güneydoğuda: Irak ile Suriye.

Bu ülkeler arasında en kâdim sınırdaşımız İran…
Bir de Ruslar vardı…
Biliyorsunuz Sovyetler oldu…
Bilâhare aslına rûcu etti, T.C.’ye epeyce komşu hediye etti!

Şimdi gelelim asıl meseleye…
Dünkü dost yeni düşman Suriye’ye!
Yıllar önce tanışıp uzun sohbetler etmiştim…
Dostumun eniştesiydi, Hataylı Arap alevîsi.
İTÜ mezunu, kimya yüksek mühendisi…
Aydın, ne de olsa altmışlı yılların öğrencisi.

Lâf aramızda bir hanımı da Suriye’de…
Soydaşımızdan çocuk olmayınca ikincisini (genç olanını) anavatanından almış…
Maksat zürriyet, anlarsınız ya!
O nedenle bir ayağı Suriye’de.

Aktarıyor; bugünü değil Hafız Esad’lı devirleri…
Belki o tarihlerde yavru Beşar vitamin bile değil!
Aman da aman ne sıkı idare varmış…
Kahvede oturup arkadaşınla yarenlik etmek bile zormuş.

Çünkü Suriye halkının üçte biri Hafız’ın ajanıymış…
Sıkıysa düzen hakkında, Baaslı diktatör aleyhine konuş bakalım…
Anında polisler ensende…
Nereye götürüldüğün meçhul, hukuk/adalet rastgele…
Kıçı kurtarırsan ne mutlu sana!

İşte bu adamın oğlu Beşar…
Armut dibine düşer!
Güzelliği dillere destan eşi Esma Sultan Suriye’nin laik yüzü…
Ya mahdum Esad, diğer Arap liderleri gibi diktatörün allahı!
Üstelik doktor, Hipokrat yeminli…
Hay sana o diplomayı veren İngilize ne demeli?

Evet, bu adamın dostuydu Recep Tayyip Erdoğan…
Yedikleri içtikleri ayrı gitmiyordu…
Hatta ortak tatil yapıyorlardı aile boyu…
Ege’de Bodrum sahillerinde!

Biraz daha zorlansa tek devlet olacaktık…
Bakanlar kurulları toplanmıştı İstanbul’da!
Sonracıma ne olduysa oldu, öküz öldü ortaklık bitti!
Aslında ölen öküz de yok…
Fitne fitne…
Dostluğumuzu çekemeyen münâfıklar fit soktu aramıza!

İşte o tarihten beri can-ı gönülden ilgileniriz komşuyla…
Sanırsınız eyaletimiz…
Şemdinli’de kan gövdeyi götürür…
İktidarda tık yok…
Sanki Halep Ankara’nın semti…
Kurduğumuz ordular, ellerinde bayrak savaşırlar doya doya!

Ne dersiniz garip bir durum değil mi?
Öküz altından buzağı arayıp her melânetin sorumlusu Batı’dır yanlışına düşmeyelim…
Mademki her işe teşne hünkârımız var…
Gerçek olimpiyatlar Arap diyarında…
At izi it izine, sap samana karışmış…
Ne fark eder?

Nasıl olsa sürünen, bedel ödeyen yoksul halklar…
Maksat demokrat görünümlü padişahlık yayılsın…
İster Müslüman Kardeşler, ister Hizbullah, ister El Kaide marifetiyle…
Ha, bu arada şampiyonluk madalyamız çoktan takıldı boynumuza…
Üzerinde yazıyor: “Komşularını satan ülke!”


www.gazetemen.com

Hiç yorum yok: