bir şair vardı, öğretmen

15 Ekim 2011

Yedikule zindanları...



Mimarî yapı Doğu Roma İmparatorluğu mirası…
Onlardan kalan surların ve dört kulenin yanına
üç tane de Fatih Sultan Mehmet dikmiş…
Bin yıllık girizgâh olmuş Yedikule zindanı!

Aslında ihtişamlı hisarın altın bir kapısı varmış… Bizans imparatorları kente gelen misafirlerini ilk burada ağırlarmış. Gerçek anlamda Konstantinapolis’in zafer takıymış, zaman içinde eklenmiş gözetleme kuleleri.

Romalılar bir dönem sonra kule diplerini hapishaneye çevirmişler…
1453'ten sonra Osmanlı hazine dairesi olarak işbaşı yapmış kale, bilâhare garnizon...
Kule altlarının değişmemiş kaderi, devlet zindanı olarak göreve devam.

Fakat enteresan durum, aktarmasam deliririm…
Hisar, padişah Abdülmecit döneminde hayvanat bahçesi olarak kullanılmış…
Sonra da Kız Sanat Evi!..
Ne alâka diye sormayın, XIX. yüzyıl - Modernite devirleri.


İşin tuhaf tarafı, son padişahımız Recep Tayyip Sultan…
2004 yılında ata yadigârını devretmişti özel bir şirkete…
Onlarda taş taş üstünde koymamışlar, kısa zamanda çevirmişlerdi kâr-hane-ye!

Neyse ki o yıllarda Danıştay’ın tepesine AKP bayrağı henüz dikilmemişti…
Tez zamanda ağır hasarlı olarak dönüldü tarihî yanlıştan…
Zindanımız kavuştu tekrardan emin ellere, Müzeler Genel Müdürlüğü’ne…
Lâkin hangi akla hizmet, söz konusu mekânda “Müze kart” geçmemekte!

Elbet bir bildiği vardır bürokrasinin "on lira" giriş ücreti istemekte...
Belki de Osmanlı torunu necip milletimizin izdihamdan
kanlı kuyularda boğulmasına gönlü elvermemekte!

Evet, gelelim asıl mevzuya, Yedikule’nin dört yüz yıldır süren haklı ününe?
Hani şu Genç Osman meselesi var ya?
Aşk olsun, nasıl unutursunuz?
Yoksa Muhteşem Yüzyıl’ı izlemiyor musunuz?

Bilinen saray entrikaları, siyasetin ayak oyunları…
Aynen bugün olduğu gibi, iktidar için mezardan babam çıksa boğarım numaraları!
Garibim II.Osman on üç yaşında oturuyor padişahlık koltuğuna… (pardon, tahtına)
Ulen o yaştaki bebe olur mu iktidar?
Daha su yürümemiş kartal gagalı burnuna!

Ve kahramanımız besmeleyle başlıyor icraatına…
Lehistan seferine çıkarken altı kardeşinden en büyüğü
Şehzade Mehmed’in icabına bakıyor boyun bölgesinden!
Atalarından terbiyeyi sıkı almış padişah II.Osman…
Arkanı dönmeyeceksin anaya babaya ve kardeşe…
Yoksa ne koltuk kalır, ne de korunacak mabat…
Çünkü Osmanlının kuralları böyle, geçerlidir light şeriat!

Ah canım benim, yaşı küçük...
Daha duymamış "Alma mazlumun ahını, çıkar ahaste ahaste" atasözünü...
Gün oluyor devran dönüyor…
Padişahımızın ayağına dolaşıyor Yeniçeri’yle ulema.

Dikiliyorlar karşısına…
Önce talep ediyorlar saltanatı, sultanımız diyor ki; eyvallah…

Buyrun dükkân sizin, el’aman, yeter ki kıymayın canıma!..

Dinler mi gözü dönmüş isyankâr caniler…
Tıkarlar cihan padişahı on sekizlik Genç Osmanımızı…
Yedikule zindanlarına!

Ay! Yetişin dostlar… İçime fenalık geldi, bundan sonrasını anlatamayacağım…
Lütfen sen devam et, rahmetli dostum Yaman’ın zevcesi Meral OKAY…

Ben değil “o” anlatıyor  hikâyemizin son bölümünü…
"Güçlü kuvvetli Genç Osman direnmiş cellatlarına…
Ancak bir zalimden kurtaramamış nazik husyelerini…
Ölümünden sonra kesmişler kulağını, saraya takdim etmişler…
Gövdesinden ayrılan kellesini de kanlı kuyuya atmışlar…
Geriye kalan naaşınıda kılınan namazdan sonra defnetmişler
Sultanahmet camiî mezarlığına, babacığının yanıbaşına!".

İşte YEDİKULE zindanlarının hazin efsaneleri…
Yüreğim kaldırmaz diye girmedim karanlıklarına…
Neme lâzım, karşıma çıkarsa Genç Osman’ın aziz ruhu?..

Şimdilik bu kadar...
Sur dibi masallarına kaldığımız yerden devam ederiz...
Hoşça kalın sevgili dostlar.

Hiç yorum yok: