bir şair vardı, öğretmen

11 Aralık 2015

Hayata sarılmak

Macit CÜNÜNOĞLU











Dolmabahçe'yi gezerken Muâyede salonuna gelince sarsılmıştım.
Öncelikle çok büyük ve balo yapılıyor.
Tabii klasik müzik eşliğinde.
Padişah Abdülmecid, sanatkâr ruhlu...
Eşlerinin sayısı yirmi yediye ulaşsa da zarif adam.
Balyan ailesi sayesinde İstanbul'a çok eser kazandırmış.
Hepsi hayranlık uyandırıyor.
Bir de çöken imparatorluk koşulları düşünülürse...
Para yok patrik yok...
Osmanlı ağır hasta...
İngilizlerden alınan borçlarla vaziyet idare ediliyor.
İyi de yapmış...
Hiç olmazsa padişahın yaptırdığı saray, kasır bahçelerinde
bugün gezip dolaşıp çay içiyoruz!

Hep iddia ederim...
Osmanlı'dan Cumhuriyet dönemine miras olarak aristokrat
sınıf kalmamış...
Doğal olarak burjuva da.
Bütün bunları Nobel törenini izleyince düşündüm...
Yerleşik toplumun geleneklerini, paçadan akan asaletini...
Bir de kürsüde Aziz Sancar olunca...
Gel de gurur duyma!
Kadınlı erkekli oturulan masalar...
İçilen şaraplar, şampanyalar...
Şimdilerde bu görüntüler bizim topluma o kadar uzak ki.

Artık ülkemizde kaba bir görgüsüzlük hâkim...
Maestro sarayında Orhan Gencebay'a ödül veriyor.
Bir şaşaa bir şaşaa...
Sanırsısınız çalışmalarıyla insanlığa büyük katkı yapmış...
Alt üstü arabeskin kralı...
Bir İdil Biret, bir Suna Kan değil...
Ama gel gör ki Akîl Adam...
İnsanın kalibresi dar olunca bütün bunlar normaldir...
On dokuzuncu yüzyıl padişahının ruhuna bile rahmet okutur!

Yine de Orhan Pamuk'tan sonra Aziz Sancar'ın Nobel almasına
çok sevindim.
En azından yaşadığım süreçte ara gazı oldu...
Kendimi daha fazla dünyalı hissettim...
Bütün bu sevinçler benim gibi sıradan vatandaşa yeter de
artar bile...
N'olacak, üç günlük ömrümüz kaldı...
Hep acı hep sıkıntı...
Bizde birazcık gülelim...
Biraz tebessüm, biraz mutluluk...
Hayata dört elle sarılmak için sebep olsun...
Ne dersiniz, haksız mıyım?


.

Hiç yorum yok: