bir şair vardı, öğretmen

11 Ocak 2012

Yeni Kara Lekeler!

.

Mümtaz’er Türköne showunun üzerinden kısa bir süre geçmesine rağmen bu kez sıraya Murat Belge girdi…
Taraf yazarı kendi gazetesinde Neşe Düzel’in (Pazartesi konuşmaları) sorularını yanıtlıyor ve malûm sonuç; “Atatürk ilerici değildi!”.

Ve Kemalizmi azınlığın tahakkümü ilân ederken Erdoğan iktidarını da “plebisiter otoriteryenizm” yani halkoyu despotizmi olarak niteliyor.

Buna da şükür, hem nalına hem mıhına vururken dengeyi gözetmiş!
İki tarafı da antidemokratik olmakla suçlayıp AKP’den umudu kestiğini açık yüreklilikle ifade ediyor ve Erdoğan’ı burnundan kıl aldırmayan dayatmacı bir lider olarak tanımlıyor.


Murat Belge’nin tezlerinin -en azından bir bölümünün- doğruluğunu kabul edelim…
Yirminci yüzyılın başlarında çöken imparatorluğun küllerinden cumhuriyete
dayalı bir devlet yaratan M.Kemal’i nereye koyalım?


Ulus-Devlet modelinin doruklara ulaştığı, ırkçılıktan beslenen milliyetçiliğin
dünyayı kasıp kavurduğu yıllar…
1929 bunalımı ve II.Dünya savaşına doğru hızla sürüklenen insanlık.
Fransız devrim kültürüne uzak yoksul bir halk…
Ümmetçilikten, kulluktan kurtulamamış toplumsal bilinç…
Ve Anadolu’da tutuşturulmaya çalışılan meşale, aydınlanmanın ışığı…
Bu mudur gericilik, çağ dışılık?


Devrin liderlerine bakalım…
Lenin, peşinden Stalin, İtalya’da Mussolini Almanya’da Hitler İspanya’da Franko…
Diktatörler, Krallıklar Avrupa’sı ve yanı başlarında genç cumhuriyet Türkiye…
Sermaye birikimi olmayan topraklarda kalkınmanın ilerlemenin formülü aranıyor…
Türk-İslâm şemsiyesi altında kafa-göz yara yara…
Jakobenlerin ruhuna rahmet okuturcasına!


Tüm bunlar M.Kemal’in devrimciliğine gölge düşürür mü?
Üstelik elit kadrolar İttihat-Terakki geleneğinin uzantısı, Osmanlı’nın artığı…
Tamam kara sayfalar çok, yanlışlar ibadullah…
Ancak yaşananları çağı içinde değerlendirmek gerekmez mi?

Biz de unutmadık Dersim’i Alpdoğan paşayı, Varlık kanunu, Muğlalı olayını…

Ya Uludere’ye ne demeli?
Yirmi birinci yüzyılda “İleri demokrasi” mucidi Erdoğan’ı nereye koymalı?

O konuda da Murat Belge hesap soruyor ve ilave ediyor;
“28 Aralık’tan sonra günler geçti, suçlular nerede?”.

Cevap yok, hık mık, uzunca bir tısss!
Belki soru yanlış yerden, Başbakan’ın çalışmadığı bölümden…
Çünkü Tayyip Bey’in uzmanlık alanı Cumhuriyet tarihi…
Özellikle Atatürk’lü, İnönü’lü devirler…
Soru oralardan gelseydi, anında bülbül kesilir şakıyıverirdi!


Elbette kim ne düşünürse düşünsün, bir diyeceğimiz olamaz…
Yeter ki Silivri Cezaevi düşünsel suçluların ikametgâhı olmasın.
Lâkin son yıllarda sistematik M.Kemal düşmanlığından gına geldi…

Nasıl bir kuyruk acısıymış ki doksan yıldır dinmedi.

Yapılan iş tarihle yüzleşmek mi yoksa tarihî kişiliklere yargısız infaz mı?
Cumhuriyetin kuruluş dönemlerinde böylesi itibarsızlaştırmalar az görülmüştür…

Fakat günümüzde tanık olduğumuz öylesi suçlamalar var ki…
İnanın M.Kemal ve arkadaşlarının kemiklerini sızlatacak!

Yeryüzünde kurucu önderlerine bu derece hakaret eden toplumlar var mıdır?
Bilemiyorum, ancak yazıp çizilenler ülkemizin yeni kara lekeleridir!


www.gazetemen.com

.

Hiç yorum yok: