bir şair vardı, öğretmen

26 Ocak 2012

Çalınan Umutlar!

.

Bilindiği gibi CHP 9 Eylül 1923’de kuruldu…
Her ne kadar bazı CHP’liler kabul etmese de
devletin kurduğu parti diyebiliriz.
Sancılı sancısız onca süreçlerden geçerek
ülkeyi yirmi yedi yıl tek başına yönetti…


Ta ki Demokratlar işbaşına gelene kadar.
12 Eylül darbesi sonucu partinin on iki yıl kapalı olduğunu
göz ardı etmezsek bu tarihten sonra –koalisyonlar hariç-
iktidar yüzü görmedi.


Evet, gelelim üzerinde durmak istediğimiz asıl meseleye…
Seksen dokuz yaşındaki CHP’de sayılarını unuttuğumuz
kurultay rüzgârları yeniden esmeye başladı…
Gerekçesi demokratik tüzüğe kavuşmak!


İşbaşındaki şaşkın kadrolar bir yana, talep muhalefetten geliyor.
Daha açıkçası Önder Sav ekibinden.
Baykal da her zamanki kurnazlığıyla pusuya yatmış
dumanlı havadan çıkacak sonucu bekliyor!


Buraya kadar her şey normal, hatta partiyi ataletten kurtarıp dinamizm
getireceği için faydalı, ne de olsa söz konusu mücadelenin sonunda
dertlere deva olacak demokratik tüzük ortaya çıkacak…
Az şey mi?


Lâkin örgüt içi çatlaklar öylesine derin ki, koltuğa endeksli kavgalarda
genel başkanın alacağı tavır CHP’nin yarınlarını belirleyecek…
Çünkü partinin temel sorunu ideoloji ve bu bağlamda ilkeler.


Kabul edelim, yaşlı çınar son yıllarda iktidardaki AKP’nin,
bilhassa başındaki RTE’nin yoğun saldırılarına maruz kaldı.
Zaten yirmi birinci yüzyıla hazırlıksız yakalanan parti çağın sorunlarını
kavramaktan uzak, ulusalcılıkla bezenmiş altı okuyla statükoculuk
batağında debelenip durdu.


Yüzde 20’ye endekslenmiş oy potansiyeli, içe dönük mücadele,
delege hesapları, milletvekili pazarlıkları partiyi umut olmaktan iyice uzaklaştırdı.
Ya evrensel sosyal demokrasi, ya değerler manzumesi?

Tüm bunlar rastgele, varsa yoksa yüz kûsur kişilik parlamento kontenjanında yer almak…
Daha aşağılarda da, elde kalan üç-beş belediyenin kadrosuna yamanmak!

Başta Avrupa Birliği, Kıbrıs meselesi, Kürt sorunu ve ülkenin diğer dertleri…
Maalesef CHP’ye o kadar uzak ki!


Umut Oran gibi parlayan bir yıldız dahi kayboluyor küflenmiş koridorlarda…
Tekinle, matkapla çareler aranıyor günü kurtarmak adına!

Üzüntüyle izlediğimiz manzara bizlere “Hibrit” ürünleri hatırlatıyor…
Özellikle otomobilleri, elektrikle de çalışır benzinle de!

Aynen CHP!

Ulusalcı da olur evrensel de!
Devletçi de olur piyasacı da!


Halkçı da olur TÜSİAD’çı da!
DİSK’çi de olur Türk-İş’çi de!


Türkçü de olur hümanist de!
Sunnî de olur mezhepçi de!


Savaş yanlısı da olur barışsever de!
Militarist de olur anti-militarist de!


Avukat da olur savcı da!
Kemalist de olur solcu da!


Türbancı da olur anti-türbancı da!
Laik de olur dindar da!


Mübârek parti değil HİBRİT!
Yalnız bir tek şey olmaz…
Ona da derler Sosyal-Demokrat…
İşte bu nedenledir ki çalınan umutlardır!


Nokta!

www.gazetemen.com

.

Hiç yorum yok: