bir şair vardı, öğretmen

24 Ocak 2012

Uğur'suz Yıllar!

.

Uğur Mumcu’yu yitireli on dokuz yıl oldu.
Medyamıza bakıyorum da Mumcu çapında bir gazeteciye rastlayamıyorum.
Araştırmacı-Yazar, üstelik iyi bir mizah ustası.
Elbette kalemini kıvrak kullanan yetenekler var…
Elbette derin araştırmalara imza atan gazeteciler var…
Fakat hepsi olabilmek herhalde Uğur Mumcu’ya has bir özellikti.


Gerçek aydınlanmacıydı…
Işığı dalga dalga yayılıp toplumsal dokuya nûfuz ediyordu.
Yazdığı her kitap edebiyat dünyamızda yerini alıyor, kara mizah
örneklerinin lezzetine varılıyordu.


Hele 12 Eylül öncesi yaklaşan tehlikeyi işaret edip yaptığı uyarılar…
Bazen düşünüyorum da, gerçek bir akıl tutulması yaşanmıştı.
Yetmişlerin sonları, sokak yanıyor, kan akıyor…
Her gün onlarca cenaze töreni, yitip giden gençler aydınlar.


Yazıyor Mumcu, belgeleriyle sergiliyor…
Sağcının solcunun kullandığı silahların kaynağı Bulgaristan…
Ve devlet kontrolündeki -şimdi adını hatırlayamadığım- “x” şirket!


Vay, sen misin bunları söyleyen…
Nasıl suçlarsın Bulgaristan Komünist Partisi’ni ve yoldaş Jivkof’u?
Benim de içinde bulunduğum siyasî hareket ayaklanıyor…
Veryansın ediyoruz sevgili Mumcu’ya…
Ne CIA ajanlığı kalıyor ne MİT’çiliği!


Halbuki yazdıklarının tamamı doğru…
Bir süre sonra -duvarlar yıkıldıktan- gerçekler ortaya çıkıyor birer birer…
Bulgaristan itiraf ediyor yaptığı silah sevkiyatını!

Ya şimdi?
Büyük bir utanç, haksızlığın ezikliği yüreklerimizin derinlerinde…
“Bağışla bizi Uğur” desek duyar mı?


Evet, 24 Ocak 1993 tarihinde parçaladılar Uğur’umuzu…
Parçalanan aslında Türkiye’ydi…
Türk-Kürt, Laik-Anti Laik, Alevî-Sünnî…
Zengin-Fakir ayırımı ortadan kalkmıştı…


Yeni bir kanlı dönemin sayfaları açılıyordu…
Failî meçhul cinayetlerin sahnelendiği…
24 Ocak kararları meyvelerinin yendiği…
Banka soygunlarının gerçekleştiği…
Bir de araya post-modern darbenin sıkıştırıldığı…


Kaoslu yıllar, Uğur’suz yıllar!
Hükümetler devriliyor, hükümetler kuruluyor…
Karargâh, medya, siyaset üçgeninde her türlü tezgâhın döndüğü devirler…
Gel de arama Mumcu’yu, keskin zekâsını, müthiş gözlem kabiliyetini.


Eşi Güldal Hanım’a ne demişti Mehmet Ağar?
“Bir tuğla çekersem duvar yıkılır!”…
Çekilmedi tuğla, Susurluk oldu, Hizbullah oldu, Ergenekon oldu…
Toplumsal yaşamı zindan etti, ülkenin geleceğini kararttı…


Ve geldik Mumcu’suz yirmi birinci yüzyıla…
Cumhuriyet gazetesiyle özdeşleşmiş Uğur’un yeri doldurulamadı…
Elli binlik tirajıyla varlık/yokluk mücadelesine düştü...

Eskinin solcuları savruldular dört bir tarafa…
Ulusalcılık yaftası altında milliyetçilik çizgisine yönelenler mi ararsın…
İleri demokrasi martavalına inanıp Tayyipçi kesilenler mi?


Sonuç olarak Uğur Mumcu gibi dik duran, bağımsız yürek, gerçek aydın…
Kalmadı dersek yalan mı?
Seni çok özlüyoruz Uğur, sen bu toplumun uğuruymuşsun…
Meğer “Vurulduk ey halkım, unutma bizi” derken ne kadar haklıymışsın…
Çoktan unuttuk seni, affet bizi değerli Uğur MUMCU!


www.gazetemen.com

.

Hiç yorum yok: