bir şair vardı, öğretmen

27 Ağustos 2011

Sonsuzluğa Notlar...


"Elbet bir gün maskeler düşecek!"


Ülkemiz gerçek anlamda “Site” zengini.
Uydu kentlerden bahsetmiyorum, internet sitelerinden.

Yazılı basın organlarının mevcut siteleri bir yana,
birde bağımsız internet gazeteciliği yapanlar var ki;

çoğunluğunun durumu evlere şenlik!

Yazarı-çizeri olup bu işi dört dörtlük kotaranlar olduğu gibi
maalesef  büyük bölümü siyasî gettolaşmadan öteye gidemiyor.

Hadi dincilerin organizasyonunu bir dereceye kadar anladık,
ya M.Kemal sömürüsü yapanlara ne demeli?


Sitenin başlığına üç-beş Atatürk fotoğrafı yerleştirip sözüm ona
Kemalist düşünceye hizmet edecek!..

Ve işin kolayını da bulmuşlar, ortalıkta yazar filân yok, kopyala/yapıştır
yöntemi ile piyasada arz-ı endam eden ne kadar şöhret varsa; köşelerini arakla,

bir güzel yayımla, al sana full aksesuar SİTE!

Ha, bu arada nadiren de olsa sitenin resmî görüşünü açıklarmışçasına
üst perdeden değerlendirme yazıları yayımla!

Velhasıl al takke ver külâh misâli, para kazanmanın ucuz yolları keşfedilmeye çalışılıyor.
Öyle ya, kimse hilâli ahmer uğruna M.Kemal pazarlayacak değil ya?


Diğer taraftan gelelim muvzunun can alıcı kısmına, yani yorumcu tayfasına…
Doğaldır ki her site izlediği siyasî rota gereği taraftarını bulmakta zorluk çekmiyor.

Dinci dinciyle, milliyetçi milliyetçiyle, liberal liberalle buluşuyor…
Tek tük olsa da araya giren gerçek demokrat-özgür düşünce sahipleri
anında site yorumcuları tarafından boğulup diskalifiye edilmesi sağlanıyor.

Hatta bu eylem o denli kararlılıkla yapılıyor ki; iş sansüre kadar varıyor.
Hem de ne sansür, gözü dönmüş site yöneticileri ülke dışına engellemeler dahi uyguluyor.

Üstelik özgür düşünceyi, demokrasiyi, insan haklarını savunarak!
Elbette yerseniz!


Fakat bu yorumcu kitlesinin ortak özelliğine değinmek lâzım…
Şöyle ki; sürü halinde hareket ediyorlar… Evet evet aynen sürü, bildiğimiz sürü!

Çünkü bireysel olarak bir hiç oldukları için sesleri ancak sürünün içinde gür çıkıyor,
veya duyulabiliyor. Yalnız çıkan ses akortlu değil, aklınıza gelen her türlü küfrü,

aşağılamayı içerebiliyor. Bir bölümü de, kaba tehditkâr üslubuyla Osmanlı tokatını
gösterip kabadaylık raconları kesiyor!


Nerden mi aklımıza geldi bu konular?
Sadece M.Kemal’imizin bu derece sömürülmesine gönlümüz razı gelmediği için.


Peki yazdıklarımız işe yarar mı?
Orasını bilemem ama amacımız bloğumuzun başlığına uygun olarak

“Sonsuzluğa yazılar” göndermek ve tarihe not düşmek.

1 yorum:

Artin Saraç dedi ki...

M.Kemal'i bu derece (sömürü düzeyinde) sevenleri gördükçe
gerçekten insanın içi sızlıyor.
Düşünsenize, K.Evren'den Demirel'e kadar bir yığın zevat
Atatürk sevgisiyle dolup taşıyor!..
Geriyede M.Kemal bilinciyle yaşayanlar var ki;
maalesef onlarda azınlıkta kalıyor.