bir şair vardı, öğretmen

29 Ağustos 2011

Atlıkarınca!..


“Zamanın ruhu”, “Siyasetin üslûbu”, “Şiddetin iklimi”
Ne çok kavramlar girdi hayatımıza.

Ya “Bayramın dili?”

Varsa nasıl gelir kulağa, gönüllere nasıl ulaşır,
yüreklere nasıl işler?
Çok mu gerilerde kaldı, tümden unutuldu mu anılar?


“Arife”, “Bayram” hangimizin geçmişinde yer almaz?..
Bir çift pabuç, iki kınalı şeker, mendile sarılmış üç kuruş para…

Cümbür cemaat buluşuldu mu bayram yerinde…
Atlıkarınca, dolap, cambaz, hokkabaz, denizkızı Eftelya

Masum kumarlar, papazı bulmalar, niyet, büyüklere show; iki oyuna bir bilet…
Yıpranmış gösteri çadırının iğne deliklerinden sahneyi dikizleme…

Oynayan dansözün kıvrak göbeğini beyne nakşetme!

Haykırıyor içerden delikanlılar; “Aç, aç, aç!”
Daha icat edilmemiş “Açılım” o devirlerde…
 
Çenginin bacak arasını görmek cennetin pasaportu niteliğinde!

Yıllar, yıllar, yıllar…
Yaşanıyor bambaşka bir dünya!

Zenginin fakirin belli olmadığı, aynı hayatların paylaşıldığı çağlar.
Gözlere ışıltıyla yansıyan müthiş bayram heyecanı, el öpmenin hazzı…

Büyüklerin belli etmediği gururu, ağır başlılığı!
Babayla kılınan Bayram namazları, çöreklerle donanmış sabah kahvaltıları…
Eve gelen ilk konuğun yürekte yarattığı tatlı çarpıntılar…

Bilince çıkan çocuksu hayaller, bayramın adına yakışır şeker gibi duygular!


Gelelim mi günümüze?
Yoksa hiç gelmeyelim mi o derin ve hassas mevzuya?


Kıyamam, dayanamam ben…
Bu günlerde ayrı bir güzel!

Yarın bayram, çoluk çocuk ve dahi torun;

Ant içip dağılıyoruz bu günden dört bir tarafa!..
Anında “Çall”, devamında “Hoşçakal”

Haberleşiriz cepten, yoksa “eM-eS-eN”den!

“Olur evlâdım”, biz buradayız yedi çarpı yirmi dört saat nöbetteyiz!
Yeter ki siz iyi olun, Allah göstermesin kaza belâ…

Hele hele de kavga niza küslük, kırgınlık, ölümüne ayrılıklar?

Bizim kuşak iyi bilir bu işleri – tecrübeyle sabittir- açtırmayın bayramlık ağzımı…
Torunuma iyi bakın, üşütmeyin hasta etmeyin üzmeyin…

Tez zamanda buluşmak umuduyla…

Babanızı bekletmeyin!..

Değerli dostlarım…
Kusura bakmayın, yaşlılık işte, dayanamayıp minik serzenişli bir hasbıhâl yaptık…
Hepinizin bayramını can-ı yürekten kutlar, sevgiyle kucaklarım…
Yurtdışından bizim fakirhâneyi izleyen gönüldaşlarımızı dostça selâmlarım…

Muhabbetle, her gününüz bayram olsun, BARIŞ eksilmesin dünyamızda...
Kalın sağlıcakla.

1 yorum:

Kemal Yeşilırmak dedi ki...

Günümüzde Bayram mı kaldı?
Tüketmekten başka bir işi olmayan toplumlarda,
tüm toplumsal değerler sıfırlanır.
Çünkü bedel ödenilmeden ulaşılacak zenginlik ve bu uğurda kurulan hayaller,
hayatın gerçeklerini maskelemekte.
Dolayısıyla, Bayram gelmiş neyime, ben bakarım keyfime, giderim tatilime...
İyi bayramlar "Sonsuzluğa yazılar"...