bir şair vardı, öğretmen

20 Ağustos 2011

Sevgiyle yaşamak!..


Bugünlerde ilgiyle izlediğim yazarlardan
“ötekileştirme”, “tahammül”, “hoşgörü”, “nefret”

konularını içeren o kadar çok yazı okuyorum ki…

Herhalde ülkenin iklimi böylesi hassas konuları
ön plâna çıkartıyor?


Elbette bu tür insanî yazıları takip etmenin
okura fevkalâde yararı ve katkısı oluyor…

Öncelikle “empati” sınırlarınız alabildiğine gelişiyor,
ikincisi psikanalizin derinliklerinde seyahat edip

“sevgi” üzerine daha fazla yoğunlaşmanızı sağlıyor.

Eh, söylediklerimiz az şey olmasa gerek, hayata bakış açınız değişiyor.
Hatta düşünsel dünyanız, kırmızı çizgileriniz öylesine mutasyona uğruyor ki;

giderek Hayyam, Mevlâna, Bektaş, Yunus felsefesine yaklaşıyorsunuz.
Daha düne kadar sevmediğiniz, uzak durduğunuz, bir adım ötesi nefret ettiğiniz

insanı anlamaya çalışmak, yüreğinizi koyarak, sevgiyi esirgemeden...

Sonra geçmişe, tarihsel köklere bakıyorsunuz…

Nefret edilen, hatırlanmak istenmeyen varlıklar,
beyinsel stoklarda biriken ve insanın kanını dondururcasına iz bırakan ne çok olay...


Yüzleşmeden, masaya yatırmadan ağır anıların gölgesinde yaşamak…
Aman tanrım, ne zor iş! Ruhun zulasında bir ömür saklamak,

özenle yerleştirilen bilinç altında yaşamasına, beslenmesine izin vermek…
Sevgiyle nefretin dansını büyük bir iştahla izleyip, meftunu olmak…

Yaşarken insanî güzellikleri müebbet hapse mahkûm etmek, zincire vurmak,
artezyen misâli fışkıracak sevgiyi kelepçelemek?


Bütün bu saydıklarımız şairin dediği gibi;

“Sol memenin altındaki cevahirin” kararması, körleşme değil mi?


Halbuki insan gülümsemeyle, sevgiyle, paylaşmayla, aşkla, sanatla, müzikle güzelleşiyor…
Bünyesinde nefret tohumlarının yaşamasına izin vermeyenlerin dünyası ışıklar saçıyor…

Anlamaya çalışan, ötekileştirmeyen, kin duygusuyla tanışmamış bir topluma
ait olmak hayatın sunduğu en büyük nimet, çiçeklerle donatılmış bahçelerde yaşamak…

İşte, rüya gibi bir şey!..
Sevgiyle…


1 yorum:

Ayşe Gerçek dedi ki...

Sevgiyi idrâk etmek, yaşatmak huzurlu bir aile ortamında başlar,
eğitim hayatında devam eder ve toplumda renklenir.
Ya bizde? Gezegene geldiğiniz andan itibaren başlıyor kavga!
Ve sürüyor, sürüyor mezara kadar!
Peki, sorumlusu kim?
Ülkeyi yönettiğini zanneden çapsız, kalitesiz siyasiler.