bir şair vardı, öğretmen

06 Ağustos 2011

Bir kez daha "Gazetemen" günleri...



Gazetemen ile buluşmamız bütün aşklar gibi güzel başladı.
Aman da aman, ne iltifatlar...
İyiden iyiye yazar havalarına giriyor insan!

Yaş gelmiş altmış kûsura, "kırk yıllık kâni olur mu gasteci" hesabı, bizde uyduk sitenin dümen suyuna...

Lâkin temel ilke, ne kalemini ne de ruhunu sat patrona.
Zaten öyle oldu...
Fakat rahat durur mu patron!

Başladı gıdıklamaya; önce yazılarımı beğenmedi...
Bilâhare kota koyup, seyrek yazmamı istedi.
Çünkü siteye bulmuştu üstün zekâlı bir kaz!

Bende dedim; "Usta dalga mı geçiyorsun benimle?"
"Sen beni düşünceleri yolunacak kaz mı sandın?"...

İşte o andan itibaren fincancı katırları ürktü,
arı kovanına çomak soktuğumu anladım...

Her neyse, iki satırlık veda yazısı kaleme aldım...
Vay vaaay, köşesinden bir döşendi patron...
Ne gazı kaçmış gazozluğum kaldı, ne de fikrî emanetçiliğim!

Hani idam sehpasına giden Temel;
"Bu da bana ders olsun!" demiş...

 İşte böyle sevgili dostlar...
Aktardıklarım yalnız bana değil, arif olana ders olsun.


NOT: "Gazetemen"deki son yazım aşağıdadır.


03.08.2011                      
Macit CÜNÜNOĞLU  İzninizle...       

Süheyl Batum’un kulakları çınlasın, söylemleriyle nasılda alay etmiştik…
TSK’yı kâğıttan kaplana benzetmek üstüne vazife miydi?


Gördün mü, bak neler oldu?
YAŞ işler ortalığı ayağa kaldırdı desem de, sakın inanma…
Dört komutan “by by”, içerdekilere hoşçakal, FB Orduevi’ne selâmûnaleykûm dedi!


Ah be Süheyl Hocam, bu işleri, örneğin Dolmabahçe’nin anıtsal gülüne
Audi’nin en kralının nasıl hediye edildiğini bizden iyi bilirsiniz.

Bir de hatırlar mısınız, “Kasaptaki ete soğan doğramam” diyeni?
Şimdi aklıma geldi, görev süresince sefer tasında yemek yediğini…


Vah vaaah, ne günler yaşamız meğer?
Şükürler olsun, kavuştuk artık güçlü bir Ordu'ya!


Bu arada Financial Times; “Erdoğan Ordu’yu dize getirdi” tespiti yapmış…
Breh breh! Ne Ordu’ymuş be? Bir YAŞ, iki kaş göz derken anında geldi dize!

Valla Hocam, son operasyonlardan başta iktidar memnun, iç düşman keyifli…
Demokrasi güçleri bundan iyisi Şam’da kayısı modunda…
Eh, AB dersen dört köşe…

Ya halkımız?
İpiyle kuyuya inilmez sandık açılmadan düşüncesi bilinmez!


Geriyede maalesef siz kalıyorsunuz değerli Süheyl Hocam…
Kusura bakmayın ama, “Ne düşünüyorsunuz bu hususta?”

Vatandaş olarak bizim kafamız hayli karışık…

Kim doğru söylüyor, kim haklı, ideal olanı elbette güçlü bir Ordu…
Dün olduğu gibi içte mi işe yarar, yoksa dışta mı?

Alla’sen Hocam, bi konuşsan!..

Not:
İzninizle değerli okurlar.
Sevgiyle, saygıyla, özlemle…
Hoşçakalınız.


M.C.

5 yorum:

Mustafa KIMIL dedi ki...

Niye üzerine alındın sn. Cününoğlu... Bence sen şarapsın; bazan kırmızı, bazan beyaz... Yıllandıkça da değeri artan... saygılar... M.Kımıl

Mustafa KIMIL dedi ki...

Sürprizleri severim Sn. Cününoğlu...

Kimseyede iltifat etmem, hak etmediği sözleri demem.

Tercihlerse kişiliğinizi ele verir...

Henüz yaş 60, ortasındayız ömrün.

Allah hayırlı ömürler versin. Bu acele niye?

Memleketin sizin gibi toplum önderlerine ihtiyacı var durun hele...

Saygılarımın kabulü ile. M.KIMIL

sonsuzluğa yazılar dedi ki...

Merhaba Mustafa Bey,
Sizinle böylesi platformda karşılaşmak çok hoş bir sürpriz! Hele de hak etmediğim iltifatlarınızı duymak hakikâten fevkalâde duygu okşayıcı.
Ayrıca "Şarap" metaforunuz çok anlamlı, yalnız bendeniz "Pembe"yi tercih ederim...
Nedenine gelince; İdeolojik olarak kırmızısıyla uzun yıllar yaşadım, beyazı; yani renksiz olanı zaten bana göre değil... Geriyede "Roze" kalıyor ki, ömrümün son demlerinde ona takılıyorum....
Saygılar, dostça selâmlar.

Zuhal Nakay dedi ki...

Macit Bey,

Bu yazınızı henüz yeni gördüm. Karikatüre bayıldım. Zaten genelde de sitenin dizaynı çok başarılı. Yazılarınızı ise zevkle twitter üzerinden paylaşmaya devam edeceğim. Mustafa Kımıl'a da aynen katıldığımı belirtmek isterim.

Saygılarımla

Zuhal Nakay

Not: İlk yorumum "uçtu", uamrım bunda başarılı olurum..:))

sonsuzluğa yazılar dedi ki...

Çok değerli Zuhal Hanım,

Peşinen söyleyeyim, Gazetemen sitesinde bulunuduğum sürece tek artı, sizin gibi değerli şahsiyetlerin yazılarını okumak olmuştur. İnanın iltifat değil, iyinin ötesinde çok iyi bir yazarsınız.

Elbette kıskanmıyorum, nerde bizde o alt yapı, ifade gücü?

Ben bu gerçekleri Fatin Bey'e de aktardım ancak başarılı olamadım. Kırk kere söyledim "Ben yazar filân değil, aklına eseni yazan -serseri mayın misalî- sıradan bir yorumcuyum"...

Gel gör ki hiç hak etmediğim halde açtı bana bir köşe, sizde tanık olmuşsunuzdur, dilimin ayarı yok ki!.. Üç beş yazıdan sonra beyefendinin tadı kaçtı, ta ki "Kaz"a kavuşana kadar...

Ondan sonra öküz öldü sözel ikrâmların suyu kesildi... Başladı yeni Ankara güzeli olarak ahkâm kesmeye... Sonrası malûmunuz. Nazik bir dille çekildim, anında okur üyeliğim dahil (test ettim)portaldan silinmişim. Biliyorsunuz döşendi bir iki yazı... Bence mahzuru yok. Lâkin iki kez cepten arayıp pişkince "Nerelerdesiniz?" demez mi... Bir de herkes gider sen bu sitenin demirbaşısın...

İnanın insanlığımdan utandım.
Bağışlayın, dedikodu yaptım... Ne diyorlar; "Gıybet, gıybet"...

Bi daha yapmam, ancak yazılarınızın her daim takpçisiyim...

İyi ki "gazetemen"de siz yazıyorsunuz.

Saygıyla değerli Zuhal Hanım.

Dostça selâmlar.

Macit Cününoğlu

Not: "Sonsuzluğa yazılara" yolunuz sık düşsün, el yordamıyla hazırladım basit dergâhı...
Benim şeref konuğum, kırk yıldan öte içilen kahvenin gönül yoldaşısınız...
Eleştirinizi doya doya yapın, madem ortak paydamız M.Kemal...