bir şair vardı, öğretmen

22 Ağustos 2024

TİLKİNİN DKKANI



Değerli hemşerimiz, dostumuz Erden Candaş
geçen günkü yorumunda 60’lı yılların Amasya’sını da
yazmamı arzu ediyordu.
Oysa hafızamda 50’li yıllar daha çok yer tutuyor.
Çünkü psikoloji biliminin de kabul ettiği gibi
insan 0-7 yaş arası hayattan alacağının % 70’ini alırmış.
O nedenle Amasya denilince aklıma yakın çevrem ile
Selağzı’nın eski hâli geliyor.
Doğduğum evin sokağının başında iki dükkân vardı.
Biri Kayalar muhaciri Şaban Ergun’un oyuncakçısı,
diğer köşede de Şükrü Kanlıkavak’ın bakkaliyesi.
Ve tarihi Vakıf Han.
Oteliyle, kahvesiyle, garajıyla müthiş hareketli
bir işyeriydi.
Taşova, Suluca, Merzifon minibüsleri buradan kalkardı.
Tabii paralel sokağımızda da ünlü Şevket Bey sineması.
Henüz Ar ile Yeni sinemalar açılmamış, kentin yegâne
eğlence merkeziydi.
Çünkü salt sinema olarak değil nişan, düğün, sünnet
törenlerinin de vazgeçilmez mekânıydı.
Tabii sahnede Demirali kumpanyası, perde arkasından
icra ettikleri kıvrak oyun havalarıyla misafirleri coştururdu.
Bu arada Petriç amcamızın dükkânı  ırmak kenarına yakın,
tam köşedeydi.
Giyimiyle, kuşamıyla, sohbetiyle tam bir Avrupalı
centilmen olan Kemal bey orijinal ürünler getirterek
vitrinini süslerdi.
Nacar saatlerinden, enfiye kutusuna kadar nadide aksesuarların
tek adresiydi.
Karşısında berber Lütfü Tan, tombul yanaklı tıknaz boyuyla
mesleğin aristokrat temsilcisiydi.
Diğeri de berber Memduh, O da ayrı bir efsaneydi.
Ve en önemlisi de Lütfü amcanın işyeri şehrin popüler
simalarından olan Yümlü Payaslı’nın ikinci adresiydi.

Fakat Selağzı denilince o devirlerde ilk akla gelen
Sinan hamamıydı.
Kentin tam ortasında simge yapılardan biriydi.
Bizans veya Selçuklu eseri olabilir, köklerini ne kadar
araştırdıysam da tarihi kayıtlarda bulamadım.
Neyse, o da yıkımdan nasibini alan ilklerden…
Şimdi yok, yerinde Gazi Anıtı var…
Zaten bu millet neyi yıkmadı ki, hanlar hamamlar yerinde dursun.
Koskoca Lise gitti, parkımız yerle yeksan edildi…
Ve tarihi Amasya kenti görgüsüz, vizyonsuz Vandal siyasetin
kurbanı oldu…
Hiçbir hemşerimiz de (küçük bir azınlık hariç) gözyaşı dökmedi.
Bahane de hazırdı; göç denildi, imar denildi…
Ve mücevher değerindeki  memleketin içine edildi.
Nokta…
Bugünlük bu kadar, bir ara Amasya muhabbetine tekrar döneriz…
Şimdilik hoşça kalın.

Macit CÜNÜNOĞLU

Hiç yorum yok: